25 - Demir Yumruk

42.6K 2.6K 454
                                    

"Kızarttın, kızarttın öküz."

Bir şaplak ve bir çığlık daha...

"Ne dedin sen?"

"Kızarttın dedim sevgilim."

Bir şaplak ve bir çığlık daha...

"Sonrasında ne dedin?"

"Ne dedim ki ben ya hu, acıdan ne dediğimi biliyor muyum ki ben?"

Bir şaplak ve bir çığlık daha...

"Senin öküz diyen o dilinin hesabını sonra alacağım."

Son bir şaplaktan sonra bahçenin dışına doğru ilerlemiş ve görüş açımıza aracı sokmuştu. Acı o denli taze ve sıcaktı ki tırnaklarımı o kaslı etlerine geçirmiyor oluşum, narin yerlerimin bir şaplağı daha kaldıramayacak oluşundandı. Arabaya yanaştı ve kapıyı kilitlememiş olmasının rahatlığı ile yolcu koltuğuna bedenimi bıraktı. Yalnız ortada vahim bir durum vardı. Oturan yerlerim, koltuk ile bütünleşince cayır cayır yanmaya başlamıştı.

"Adamın tek yumrukları değil avuç içi de demirden mübarek. Gerçi yumrukları demir olunca haliyle avuçları da demirden olur. Aman be, başlarım sana da yumruğuna da demirine de Alim ya. Sandalyeye bile oturtmaya kıyamadığım narin yerlerimi oturamaz hale getirdin vicdansız adam."

Oturduğum yerde yana dönerken, acıyı iki taraftan alıp tek tarafa yüklenmiştim. Adam birine de vurmamıştı ki, her tokadı bir diğerine vurarak işkence yöntemlerine benim üzerimden bir yenisini dâhil etmişti. Ben acı ile sızlanırken o ise çoktan kendi yerine kurulmuş arabayı çalıştırmıştı. Öfkesini gözler önüne sermekten çekinmeyen bakışlarına eş değer olarak kasılan çene kasları, dişlerini sıktığını belli eder gibi kasılmıştı.

"Senin inadını si..." dedi cümlesini yarıda keserken elini bir kez direksiyona geçirmişti. Yırtıcı bir aslan edasıyla kükreyen sesine değinmeme gerek yoktu sanırım. Şayet yerimde sıçrayarak tam popo üstü oturmuş ve acı ile tekrar yan dönmüştüm.

"Ne vardı lan inat edecek, niye binmezsin Cengo'nun aracına?" sözlerini bana söylemiş, gözlerini milim yoldan ayırmamıştı. Bu da fazlasıyla işime gelmişti, çünkü aracın hızı her seferinde biraz daha artıyordu.

"Sakin ol Alim, kaza yapacağız."

"Sakin mi olayım?" derken aracı ani bir frenle durdurmuştu. Canını sevdiğim o ön kaputa tutunmasam camla öpüşüp akrabalık ilişkilerimize ilk adımı atmış olacaktım. "Kadınım itlerin elinde diye deliriyorum, ne derseler kabul ediyorum ama bir bakıyorum ki Elif hanımın keyfi yerinde. Karşılıklı oturmalar kahveler gülücükler... Kızım ben senin inadın yüzünden prensibimi hiçe sayıp adamın teklifini kabul ettim. Ulan hayatta yapmam dediğim her boku sayende yapıyorum."

Gözleri sinirinin getirisi ile kıpkırmızı olmuştu. Sözleri ise tükürür gibi yüzüme yüzüme sarf ederken, lanet gözyaşlarım çoktan göz çukurlarıma birikmişti. Oysa ben ona zarar gelmesin diye susmuştum, yoksa sözlerimle ben o iki şapşalı dize getirirdim de kıl yumağından pek emin olamıyordum.

"Ben mi dedim git mafya kılıklı adamlara bulaş, ben mi istedim kaçırılmak."

"Elif delirtme beni, Cengo'nun aracına binmemek onlara davetiye çıkardı işte. Neden rahat durmuyorsun kızım sen, nedir bu başına buyrukluk."

"Bana bak, sen beni çocuk gibi azarlayamazsın." derken gelişi güzel salladığım parmağımı, yaşlı gözlerimin gördüğü kadarıyla göğsüne isabet ettirmeye çalışıyordum. "Benim orada neler çektiğimi biliyor musun sen? Topuklum kırıldı, tırnağım kırıldı, şimdi bir de öküzün teki kalbimi kırıyor. Kusura bakma Ali ama ben buyum işine gelirse."

Demir YumrukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin