2

8.5K 507 244
                                    

Bir hafta sonra, Jimin tarih dersine geç kalmıştı. Dış kapıda dikilerek, çekeceği dikkat için hazırlanıyordu. Geç kalmaktan nefret ederdi. Oda arkadaşları olan Taehyung ve Seokjin'i suçluyordu. Normalde onu hep uyandırırlardı ama bugün nedense uyandırmamışlardı.

Zihinsel olarak kendini hazırladı ve kapıyı açtı. Bay Min ona sinirli bir şekilde bakıyordu. Ama yüzünde ki sinir bile cehennem kadar ateşliydi. "Neden geç kaldın Park Jimin?" diye sordu.

Jimin yalan söylemekte iyi olmadığı için, gerçeği söylemeye karar verdi. "Çok geç uyandım Bay Min." Bay Min biraz daha memnun görünüyordu, "Sınıf çoktan çift kişilik olarak ayrıldı ve 21 öğrenci olduğuna göre, yalnız çalışmak zorunda kalacaksın." Bay Min, ona yapması gereken tuhaf tarih şeyleri için kağıtları uzattı. Yalnız yapması gereken.

Kağıttaki sorulara çaresizce baktı. Hepsini nasıl cevaplayacaktı?

Bay Min tüm bu zaman boyunca gözlerini Jimin'den ayırmamıştı. Sonunda çocuğun yanına gitmeye karar verdi. "Yardım edebilir miyim?" diye sordu. Jimin kafasını kaldırdı ve sırasının önünde dikilen öğretmenini gördü. "H-hayır yardıma ihtiyacım yok." Jimin cevapladı, öğretmeni çok yakınında olduğu için heyecanlanmıştı.

"Emin misin? 10 dakikadır aynı soruyla uğraşıyorsun." Jimin öğretmeninin haklı olduğunu itiraf etti, ama yardım isteyip aptalca şeyler söylemek için çok gururluydu. "Evet eminim." Jimin onayladı. Öğretmen uzaklaştı, ama hala gözlerinin üzerinde olduğunu hissedebiliyordu. Bay Min tarafından izlenmek birazcık hoşuna gitmişti. Kafasını kaldırıp gözlerini buluşturmayı çok istiyordu.

Neden olmasın? Kendi kendine düşündü. Kafasını kaldırarak öğretmeninin gözleri ile buluştu. Midesinde kelebekler hissetti. 5 saniye geçmişti. Öğretmeni göz kontağını kestiğinde ona ufak bir tebessüm gönderdi. Jimin kafasını eğerek kızardığını gizlemeye çalıştı. Bay Min tahtaya yazdığı şeylere bakıyormuş gibi yaparak arkasını dönerken sırıttı.

"Hyung niye kızarıyorsun?" Taehyung ona sordu. Jimin başını sallayarak elleriyle yüzünü gizledi ve "Yoongi" diye fısıldadı. Utançtan ölecekmiş gibi hissediyordu. Taehyung gibi arkadaşları varken birinden hoşlanmak kolay değildi.

"Hyung onun ders işleyişi hakkında fantezilerin mi var?" Tae alayla sordu.
"Ne!? Hayır."
"Emin misin?"
"EW EVET."
"EMİN MİSİN??"
"KİM TAEHYUNG."
Kavga etmeye başladılar ve yakınlarında birinin boğazını temizlediğini duydular. Sinirli öğretmenlerine bakmak üzere başlarını kaldırdılar. "Siz ikiniz niye bu kadar gürültücüsünüz?" Bay Min onlara sordu. "Uh bir şey yok Bay Min." Jimin hızla cevapladı.

Jimin öğretmenin arkasına dönüp uzaklaşırken sırıttığına dair 100 dolara bahse girebilirdi.

"Gürültücü, gürültücü, çok gürültücü." Taehyung sinirli bir şekilde mırıldandı.

Sonunda zil çaldı. Jimin arkadaşlarıyla sınıftan çıkmak üzereydi ki, aniden Bay Min onu durdurup beklemesini söyledi. Sınıfta yalnız kaldıklarında, Jimin kalbinin biraz daha hızlandığını hissetmişti. Şu anda birçok şey olabilirdi.

"Park Jimin derslerime biraz daha odaklanmanı istiyorum. Her şeyi yapabilirsin ama en çok yapmak zorunda olduklarını yapmalısın. Eğer böyle devam edersen notların düşecek." dedi Bay Min ve durumu daha da ciddileştirmek için Jimin'in gözlerine baktı.

"Peki Bay Min." dedi Jimin ve başını salladı. Dudaklarını sertçe ısırıyordu. Öğretmeninin kişiliğine ve görünüşüne o kadar dalmıştı ki, öğrendiği her şeyi unutmuştu.

"Arkadaşların bekliyor," dedi Bay Min hızla ve Jimin sınıftan ayrıldı. Ama kapıyı kapatmadan önce Bay Min'e oldukça küçük, şeker tadında bir tebessüm göndermişti. Öğretmeninin bu küçük gülümsemeyi gördüğünden emindi.

-----------------

"Peki ne hakkında konuştunuz?" Taehyung, Jimin'e gözlerini kocaman açarak sordu. Jimin konuşmak için ağzını açtığında ise Taehyung aniden Jimin'in ağzını kapattı, "Hayır hayır hayır hayır! Neler olduğunu biliyorum! Ama olanlardan sonra nasıl bu kadar normal göründüğünü anlayamadım. Saçların mükemmel, dudakların hiç dokunulmamış gibi, hiç hickey yok..." Tae, aşk ısırığı var mı diye bakmak için Jimin'in boynuna uzandı ama Jimin Tae'yi itti.

"Sadece sınıfta yapmam gereken şeyleri yapmayışım hakkında konuştuk, cidden hepsi bu!" Jimin arkadaşına biraz sinirlenerek söyledi.

Kahvesinden bir yudum aldı.

"Aaaah şimdi anlıyorum. Üstte olan sen misin?" Tae gülerek sordu. Jimin iç geçirmişti.

"Tamam anladım. Ama Bay Min'le eğlenceli bir şeyler yaptıysanız bile o kesinlikle üstte olurdu! Sen üstte olmak için çok zayıfsın. Karın kasların olduğunu biliyorum ama düşündüm ki-"

"Altta olabilirim ama beni hafife alma! Eğer istersem, kesinlikle üstte olabilirim!" Jimin onun lafını kesti. Kahvesini bir patron gibi içti ve saçlarını bir modelmişcesine geriye itti.

"Bundan şüpheliyim. Hey hadi iddiaya girelim! Gay bar'da bir çocuk bul, üstte misin görelim." Kendi fikrinden gurur duyarak, meydan okuyan bir sesle söyledi.

"Afedersin Taehyung!" Tae ve Jimin kafalarını çevirip Seokjin'i gördüler.

"Oh işemeyi bitirdin mi?" Tae sordu.

"Evet ve siz ikiniz neyden bahsediyorsunuz? Jimin kimseyle cinsel ilişkiye girmeyecek! O daha çok genç!" Seokjin şikayet ederek Jimin'in yanına oturdu ve ona sarılarak, onu Tae'nin cinsel heyecanından korudu.

Jimin tekrar iç çekti. Arkadaşları Jimin'in biriyle yatak kırıp kırmaması hakkında kavga ediyorlardı. Kesinlikle bunu yapmayacaktı ama kendi düşünceleri ile başbaşayken kahvesinin keyfini çıkarma şansı bulmuştu. Camdan dışarı baktı ve oradan geçen rastgele insanları, kendi işleri ile meşgul oluşlarını izledi.

Yiyişen bir çift gördüğünde ise kendi kendine, neden Yoongi'yle yakınlaşmayı denemeyeyim ki diye sordu. Yoongi'nin ona en az 2 kere sırıttığını ve tüm o bakışmaları gördüğünden emindi... Belki Yoongi de ona ilgi duymuştu? Eğer öyle değilse bile, en azından diğer erkeklerle flört etme konusunda biraz tecrübe edinirdi ve bu sonraki hayatında birilerinin dikkatini çekmesini kolaylaştırırdı.

-

©friendlybleach.

teacher. [tr]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin