8

5K 333 118
                                    


Jimin omuzlarını sarsan sıcak eller yüzünden uyandı. Tembelce gözlerini araladı. "Ngh bırakta uyuyayım, dün sarhoştum biliyorsun." deyip tembelliği ve yüzüne hücum eden kan yüzünden suratını yastığa gömdü. Bay Min ona ne zaman dokunsa, kızarmasına engel olamıyordu.

"Ama Jimin, gitmek zorunda olduğumuz bir okul var." dedi Bay Min. "Mutfakta pilav var ve okula alkol kokan kıyafetlerle gidemeyeceğinden sana birkaç parça kıyafet buldum. Sen giyin, ben de kıyafetlerini yıkayayım. Neredeyse unutuyordum... lavabonun altında yeni bir diş fırçası var. Neye ihtiyacın varsa kullan." Jimin iç geçirdi. Tüm bunları yapası gelmiyordu. Tek yapmak istediği tam burada, öğretmeninin koltuğunda uzanmaktı. Hatta Bay Min ona katılıp, Jimin'in ona sarılmasına izin verirse her şey daha da iyi olabilirdi, ancak o tüm bunların asla gerçekleşmeyeceğini biliyordu. Jimin Bay Min'den ilk ne zaman hoşlandığını bilmiyordu, ancak hislerinin her geçen gün daha da büyüdüğünün farkındaydı. Yalnızca Bay Min'e aşık olmamayı umuyordu.

Bay Min odadan ayrıldı ve Jimin kendini banyoya giden "uzun" yol için kalkmaya zorladı.

--------------------

"Uhm Bay Min... Buraya nasıl geldim? Yolu bilmiyorum." Jimin ayakkabılarını giyerken seslendi. Bay Min günlük iş kıyafetleri içerisinde mutfaktan çıktı. Beyaz düğmeli tişört, siyah kumaş pantolon, bordo kravat ve parlak ayakkabılar. Tüm yolu mükemmelce açıklamıştı. Jimin'in her gün yürüdüğü bir yol gibi görünüyordu. Bunu gerçekten tuhaf bulmuştu ama yalnızca omuz silkti.

"Eğer ertesi gün önemli bir şey varsa asla içki içme." dedi Bay Min ve kafasını hayal kırıklığı ile salladı. "Bence okul önemli değil." Jimin dilini şaklatarak söyledi. Yalan söylemiyordu. "Peki ya Tarih dersi?" Bay Min suratında bir sırıtma ile söyledi.

Jimin tamamen kızarmıştı. Tarih dersini çok önemsiyordu çünkü öğretmeninin sesi dünyadaki en tatlı sesti ve en güzel gözlere sahipti. Ve saçları da oldukça yumuşak görünüyordu ancak büyük ihtimalle bunun sebebi kullandığı şampuandı.

"Pekâlâ, Tarih dersi en zor derslerden biri çünkü tek yaptığım öğretmenimi izlemek oluyor." dedi Jimin flört edercesine, fakat ardından bunu sesli söylediği için pişman olmuştu. Öğretmeniyle flört etmesi tamamen yanlıştı, ve şu anda okuldan atılarak, ailesini delirtebilirdi. Onları dersleri ekmediğine ve arkadaşları ile uyuşturucu almadığına dair etmek zaten yeterince zordu. Memleketinden taşınıp en yakın arkadaşları ile yaşamaya başladığı gün, ailesinin suratında ki memnuniyetsiz ifadeyi hâlâ dün gibi hatırlıyordu.

Jimin Bay Min'e baktığında öğretmeninin yanaklarında pembe bir renk gördüğüne dair yemin edebilirdi, ardından Jimin'i "okula git velet," diyerek evden kovmuştu.

Jimin kıkırdayıp kapıyı açtı. Dışarı çıkarak, Bay Min'i dairesinde yalnız bıraktı. Tıpkı kendisininmiş gibi kapıyı dikkatle örtmüştü. Yerler bile aynıydı, ve uyuşturucunun kokusunu anımsayabiliyordu. Arkasına döndü ve aniden ağlamak istedi. Bay Min ile yan yana yaşıyordu. Bu nasıl mümkün olabilir diye düşündü. Dairemiz bile aynı sokakta.

Onların daire kapısının açık olduğunu görünce Tae ve Seokjin onu görmeden önce, hızla Bay Min'in dairesine geri dönüp kapıyı çaldı.

"Neler oluyor?" diye sordu Bay Min ve ağlayan Jimin'e doğru yürüdü. Dikkatlice kollarını Jimin'in etrafına dolayarak ona sarıldı. Jimin nedenini dahi bilmeden, omzunda ağlıyordu. "H-hemen yanınızda ki... dairede y-yaşıyorum." dedi Jimin. Geriye çekilip gözlerini sildi. "Neden ağladım ki, aptal Jimin." Kendi kendine mırıldandı.

"Kimseye burada uyuduğundan bahsetmezsen, bir şey olmaz. Beni tanımıyormuş gibi davran." Bay Min, Jimin'i rahatlatmaya çalışarak söyledi. Jimin onaylayıp daireden çıktı, kafası karışmıştı. Tae ve Seokjin onu buradan çıkarken görse ne olurdu? Jimin Bay Min'in dairesinden çıktığında tabii ki de Seokjin ve Taehyung hâlâ oradaydı ve Jimin'e hayalet görmüş gibi bakıyorlardı.

"Açıkla." dedi Seokjin.

Onlar okula yürürlerken Jimin, Bay Min'in onu kendi dairesine götürüp uyumasına izin verdiğini anlattı.

"Sen delirdin mi?! O senin öğretmenin ve sen de onun öğrencisisin! Tanrıya yemin olsun Jimin, bir daha öğretmenlerinin evinde uyuyayım deme!"

"Aman tanrım ona... itiraf ettin mi? TanrıM ÖPÜŞTÜNÜZ MÜ??? YOKSA SEVİŞTİNİZ Mİ!?!?!?!?!"

"Sakinleş, bir şey olmadı. Yalnızca koltuğunda uyudum. Hadi geç kalıyoruz!" dedi Jimin ve avucuyla yüzünü kapattı. Neden arkadaşları sürekli böyle tepki vermek zorundaydı? Şikayet etmiyordu, daima onun hakkında endişelenen ve aşk hayatında ona yardım eden arkadaşları olmasından memnundu. Onlar onun için hep oradaydı ve o arkadaşlarını kendi ailesinden daha çok seviyordu.

--------------------

Sarışın bir adam içeri girdi. Kahretsin.

"Sınıf, sakinleşin." dedi oldukça tanıdık olan ses. Jimin kızaran yüzünü elleriyle kapatmıştı. Daha yeni onun koltuğunda uyumuşken onun dersinde olmak garipti. Sınıf kıçında ağrıyla dolaşacaktı.

Bay Min tüm bu şeyleri yaparken, hâlâ gözlerini ondan alamamıştı. Bay Min'in göz altlarında torbalar vardı, ve yorgun görünüyordu. Jimin çok kötü hissetti, Bay Min'in uykusunu bölen kişi o idi. Bay Min, oğlanın ona deli gibi baktığını farketti ve Jimin de bunun farkındaydı. Artık umursamayacaktı. Bay Min de bu oyunu oynuyordu. Tüm sınıfın önünde yalnızca Jimin'in anlayabileceği şeyler söyleyerek imâlarda bulunuyordu. Bay Min'in neyi kastettiğini tabii ki de yalnızca Jimin biliyordu.

Ders sonunda bitmişti. "Jimin, lütfen okuldan sonra ofisime gel." dedi Bay Min ve gözleri Jimin'in gözleriyle buluştu.
Bir kez daha karnında ki kelebekleri hissetti. Bay Min'in gözlerinde ki bir şeyler onu iyi bir şekilde garip hissettiriyordu. Onaylayıp diğer öğrencilerle birlikte hızla dışarı çıktı, sınıftan çıkan son kişi olmak istememişti.

--------------------

Jimin Bay Min'in ofisine girdi. Jimin gülümsedi ve yavaşça kızarıp başını eğdi. "Peki neden uhm... B-buradayım?" Jimin sorup sandalyeye oturdu, masanın diğer tarafında ki Yoongi ile yüz yüze gelmişti. Ofisi de tıpkı dairesi gibiydi. Temizdi ve hiçbir özel eşyası yoktu. Eşyaların çoğu siyah beyazdı.

"Bunun yasadışı olduğunu biliyorsun değil mi?" dedi Bay Min ve tek kaşını kaldırdı. Jimin donmuş ve yüzündeki tüm kan çekilmişti. Siktir.

"N-ne demek istiyorsunuz Bay M-Min?" diye sordu. Sesi çatlatmıştı ve daha da garip hissediyordu. Bay Min'in neyden bahsettiğini çok iyi biliyordu, ancak bir şeyi anlamamıştı. Bay Min de bu 'oyunu oynuyordu'. Bakan, gülümseyen ve üstü kapalı flört eden tek taraf Jimin değildi.

"Aish kes şunu. Benimle flört ediyorsun. Durmalısın, çünkü eğer biri farkederse, sen ve ben bu okuldan atılırız." dedi ve ciddi bir bakış attı. Jimin bunun pekte adil olduğunu düşünmüyordu.

"Benden hoşlanmıyormuş gibi davranmayın," Jimin sinirle cevapladı, "Siz de benimle flört ediyorsunuz."

"Hayır Jimin, senden hoşlanmıyorum-" Jimin bir cevap beklemeksizin ofisten çıktı. Ne yapması ya da ne tepki vermesi gerektiğini bilmiyordu. Pekâlâ, Bay Min tamamiyle haklıydı. Ancak onun da flört ettiği çok açıktı. Neden bunu inkar ediyordu?

Daha fazla lolipop alma zamanı. Bu zırvalığı daha da zorlayacağım.

-

©friendlybleach.

teacher. [tr]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin