B İ R

4.3K 359 92
                                    

Kırgınlık dolu yüreğim. Nice kırgınlıkları sırtlandı. Yükler ağırdı. Kırılan yüreğim miydi yoksa umutlarım mı ya da hayallerim miydi bilemiyorum. Peki sevilmeye muhtaç benliğim? Hiç mi değerim yoktu. Çok mu değersizdim. Gözlerini üzerime bile değdirmek istemezdi. Bazen de gözlerinde boğardı beni. Aynı nefessiz kalışlarım gibi.

Kıpırdamıyorum vücudumda yara izleri ve morluklar ile dolu. Üzgünüm. Ama kıymeti yok. Zaten güzel şeylerin kıymeti bilinirdi demekki kıymetli değildim. Güzel değildim kendime bakmazdım bakmaya zaman yoktu. O yüzden de güzel olduğum söylenmezdi. O da benim yüzüme bakmazdı belki söylemek zor lâkin bana hiç dokunmadı o pislik adam bunu neden yapmadı diyebilirsiniz ama bilmiyorum benden tiksiniyor herhalde. Ama işime geliyor çünkü ondan iğreniyorum o adamdan hayatımı rezil eden insanlardan nefret ediyorum. Yine de sessizim yine de umutsuz.

Kendime geleli belki yarım saat oldu. Ama hala aynı yerdeyim ayaklarımın üstüne durmaya gücüm yok. Bacaklarımda ona ait acılar var. Gücümü toplayarak doğruldum. Ama belimden aşağısı için bu çok zordu. Yerimde sürünerek telefona kadar uzandım. Ayça gündüzleri evde olduğu için ondan yardım isteyebilirdim başka kimse yoktu. Anlatacağım ya da kendimi yanında rahat hissedeceğim kimse yoktu.

Kime: Ayça
Evde misin?

Ayça arıyor?

"Efendim" dedim zor çıkan sesim ile.

"Evdeyim güzelim ne oldu?" Diye sorunca dayanamadım. Ağlamaya başladım. Yoktu Allah'ın belası yerde kimsem yoktu. Sattı o ailem para için beni sattı. Dini nikahla gönderdiler işte.

"Ne oldu hicran ağlama annem"dedi bir an duraksama ile tekrar konuştu. "Dur dur geliyorum"

"Kapıyı açamam paspasın altında anahtar var." Demiştim emin değildim bir başkasının gözlerinde kendimi görmeye ama yardıma muhtaçtım. Gurur diye bir şey kalmamıştı yerle bir etti bu adam şahsiyetimi.

"Tamam bekle sen hemen geliyorum bak çıktım bile" demesi ile pat küt merdivenlerden inme sesi gelmeye başladı. Ben yerde durmaya gözlerimde ki yaşlar durmamakta yemin etmişcesine akıyordu. Kapının açılma sesi ile gözlerimi yumdum. Koltuğa yüzümü kapatarak beklemeye başladım. İçeriye geçerek yanımda durdu. Kafamı kaldırmamak için direnirken yüzümü kaldırdı. Ne ben kendimi göstermek isterdim ne de o bu görüntüyü görmek isterdi eminim çok kötüydü. Bilmiyordum halimi ama önceki geçmeyen yaralara yenilerin eklendiğini hareket ettikçe bile kasılan yüzümü vücudumu biliyordum.

"Allah o adamın belasını versin. Yeter artık sakın bana bela okuma falan deme. Versin ki anlasın şerefsiz şey"

"Ayça" dedim zor çıkan sesim ile.
Beni kendime sarması bir oldu. Karşıdan bakıp kötü laf edenleri bilmem ama bu kızın yüreği bir çok karşıdan görünce güzel yurekli dediğimiz insanlardan daha güzeldi. İçinin güzelliği kıyafet ile ölçülemezdi, ölçülmemeliydi.

"Hâline bak ya, kalkabilecek misin?"

"Kalkamıyorum" dedim. Kafamı iki yana sallarken. Kollarımdan tutarak banyonun önüne getirdi.

"Duş al iyi gelir sonra krem falan süreriz tamam mı? Ben yarın edeyim mi? Yapabilir misin?"

"Yaparım sorun değil yalnız krem kalmadı evde" dedim banyonun içinde eşarbımı açarken. Ellerini saçıma sürerek gülümsedi.

"Çok güzeller" dedi. Aynadaki suretini düşünerek cevapladım. "Benim kadar kırıklar bayım ne güzeli" dedim ağzımdan sitem olup çıkıyordu cümleler. Hayat mı buluyordu kelimeler özgürlüğe kavuşmak için koşuyor muydu bilemiyorum.

Gönül BağıWhere stories live. Discover now