B E Ş

3K 321 73
                                    

Onun yokluğunu avunma yöntemim ablamın gelecek olmasıydı belkide. Ne ara bu kadar alışmıştım haberim bile olmadan hangi ara kalbime girmişti. Suçum ve günahım var mıydı? Elimde ki yüzüğe ihanet etmiyor muydu gönlüm, çile çekmeye devam mı etmeliydim görmezden gelmeye. Ama ben bunu istemiyordum ki kimse bana sormamıştı. Hiçbir duygum yoktu gözlerinde, aynı bir hayvan gibi verivermişlerdi işte. Ben suçsuzdum. Aşık olmak suç değildi. Eğer aşık olmak suçsa en ağır hükmü yiyen ben olmalıydım. Yanlış zamanda sevdaya yakalanmıştım. Amansız bir hastalık gibi sarmıştı hücrelerimi kendimi kurtarmayı akıl edemeden sıtmaya tutulacak kadar sevmişti beni. Ben artık içimden kendime sessizce söylüyordum. Evet ben Rabbimin bana derman olarak gönderdiği kulunu seviyordum.

Ablamın geldim mesajını alınca üzerime geçirdiğim elbisenin eteklerini düzelterek ayağa kalktım. Ve kapıya doğru yürüdüm. Kapıyı açtığımda öncelik ile kocaman en buyuk boy valiz ile karşılaştım şaşkınca ablama baktığımda gülümseyerek konuştu. "Sen bunu al aşağıda iki tane daha var onları da alıp geliyorum" diyerek beni umursamadan mavi eteğini çekiştirmeye bile uğraşmadan aşağıya indi. Gözlerimi kapatarak sabır dileyeceğim sırada merdivenlerden duyduğum ayak sesi ile Ayça olduğunu anladım. Ayça aşağıdan gelmekte olan ablamı umursamadan konuştu.
"Oha bu ne ya yeni birisi mi taşınıyor" dedi gözlerini pörtleterek onun bu hâline gülerken kafasını aşağıya uzatarak ablam duysun diye sesli sesli konuştu. "Insan azıcık çekinir abacım, yok insanlık ölmüş" dediğinde kolunu cimcikleyerek susturdum. Tamam be diye çıkışarak Gönül teyzeye doğru geçti. Bana da kolay gelsin dileklerini sunarken kapının açılmasını bekledi. Bu arada ablam diğer kocaman boyun bir küçüğü ile gelirken Ayça yan bir gülüş attı. Ablam onun aksine lafını sokarak konuştu. "Ne o kız sen hala burada mısın atamadın mı bir kapak" dediğinde konuştukları şey beni deli ediyordu. Ayça ağzında ki sakızı şişirip yüzüne doğru patlatarak konuştu. "Sen attın galiba" dediğinde ablam kızararak aşağıya indi.

Utanma duygusu varmış demekki..

"Ayça" dedim sert bir dille o ise omzunu çekerek konuştu. "Şu kıza abla deme Allah aşkına"

"Neydi bunun adı ha Jale, isminde hayır yok" diyerek güldü. Bende insanları ismine göre muamele edemeyiz Allah gönül güzelliği versin dedim.  Bu ara Gönül teyze kapıyı açarak Ayça'yı buyur etti ve bana da gülümseyerek içeriye geçti. Bende valizleri çektim. Ablam diğer valizi getirerek içeriye koyduğunda birlikte salona yürüdük. Hiç sarılma zahmetinde bulunmadan kendini koltuğa atarak konuştu. "Ay çok yoruldum bi su getirsene" dediğinde yerimden kalkarak ona su getirdim.

Bardağı tekrar bana uzatarak biraz daha yayıldı. Sonra yerinden kalkarak böyle olmadı dedi. Bende aklıma yeni gelmiscesine konuştum. "Banyoya yeni havlu bıraktım senin için yol yorgunusun istersen duşunu al da uyu" dediğimde şaşırmış bir şekilde bana bakarak yerinden kalktı. Giderken tulbentimi çekerek konuştu. "Iyi akıl etmişsin kız. Evin içinde bari şununla durma sinir oluyorum" diyerek uzaklaştı.

Bende öylece oturduğum yerde kaldım. Ne hayal etmiştim. Ablam gelecekti ilk baş bana sarılacak beni koklayacak ve en azından "Seni ne kadar çok özlemişim kardeşim" diyecek ardından yüzümde ki yaraların nedenini soracak beni bağrına basacaktı. Ama umrunda bile olmadım. Eğer umrunda değilsem neden geldi hemde bu kadar eşya ile anlamıyordum. Yine de susarak mutfağa gittim. Şimdi açtır düşüncesi ile bir şeyler hazırlamaya başladım.

Ben yemek hazırlarken ablam duştan çıkarak benim odama geçti. Ay birde o konu vardı. O nerede yatacaktı. Biz Savaş ile birlikte mi kalacaktık. Onların ikisinin de aynı odada kalmasına müsade edemem. Haram ya haram.

Gönül BağıWhere stories live. Discover now