Anılar- Anne?

44 7 2
                                    

"Sam, çocukluk yapma işte!"diyen anneme baktım. Bana yedirmeye çalıştığı şey, boğaz ağrısına iyi geldiğini söylediği ev yapımı bir ilaçtı. Boğazımın ağrısını geçireceğini söylüyordu. Ama ben doktor kafalı olduğum için buna inanmıyordum.

"Tadı iğrenç!"diye bağırdım sesimin en yüksek tonunda. O şeyi gırtlağımdan aşağı sokmasına asla izin vermezdim.

"On beş yaşındasın. Sen ne zaman büyüyeceksin, çok merak ediyorum."dedi bıkmış bir ifadeyle ve kaşığı ağzıma sokmaya çalışmaya devam etti.

Ne zaman ki kurtarıcım babam karizmatik bir şekilde odaya giriş yaptı, ben de koşarak onun arkasına saklanıp anneme dil çıkardım.

"Sorun ne?"diye sordu anneme bakarak. Annem elindekini göstererek "Bunu içmesi gerek!"dediğinde hâlâ tüm yüzümü kaplayan bir dalga geçme gülümsemesine sahiptim.

"İçmem."dedim kıkırdayarak. Babama yapıştım.

Bir anda, annemin babama yaptığı kaş göz işaretini anlamlandıramadığım için kollarımın babam tarafından tutulmasına ve bir eliyle zorla ağzımı açmasına engel olamadım. Bu ufak saniyeler içinde annem koca bir kaşık ilacı boğazımdan aşağı akıttı.

Bacaklarımla babamı tekmelemeye çalışırken bir yandan da anırarak ağlıyordum. Tadı bu kadar kötü olmak zorunda mıydı? Tükürmek istiyordum ama tükürebileceğim bir yer yoktu.

"Yut!"dedi annem zafer dolu bir yüzle. Ağzımı açabildiğim kadar açıp içindekileri görmesini sağladım.

"Senin hiçbir şeyinden iğrenmiyorum. Üzgünüm, baban benim tarafımda. Kaybettin, Küçük Sam."dedi ve kahkaha atarak elindeki ilaç kavanozunu mutfağa bırakmaya gitti.

Bebekçe bir şekilde ağlamaya devam ediyordum. Acılık, tüm ağzımı kaplamıştı ve yapabileceğim hiçbir şey yoktu.

Babam koltuğa oturunca, küçük bir çocuk gibi gidip onun dizine oturdum. O da beni sanki hâlâ dört yaşındaki o zayıf kızmışım gibi kolay bir şekilde kucağında oturtabiliyordu.

"Çok mu kötüydü?"diye sordu üzgün bir ifadeyle. Kafamı bir yukarı bir aşağı sallarken biraz daha ona yaslandım. Saçlarıma küçük bir buse kondurarak "Özür dilerim, tatlı kızım."dedi. Omuz silktim. Biraz naz kimseye zarar vermezdi.

"Benim çıkmam gerekiyor."dedi annem aceleyle. Toplantısı akşam saatlerinde olmasına rağmen başka bir şehirde olduğu için erken çıkması gerekliydi.

"Dur da sana bir bakayım." Babam beni kucağından kaldırarak anneme yöneldiğinde kıskançlıkla yanıp tutuşuyordum.

"Müthişim."dedi annem mütevazı bir şekilde. Babam elinden tutup onu etrafında döndürüp "Evet, müthişsin."dedikten sonra dudağını öptü. Bunu benim yanımda yaptıklarında sinir oluyordum. Çocuklu bir evde yaşamasını bilmiyorlardı!

"İkiniz de iğrençsiniz."diye bağırıp odama çıkarken annem gitmeme izin vermedi ve nefes almamı engelleyecek bir şekilde sıkıca sarıldı. Onu ittirip odama yöneldiğimde arkamdan "Provan ne zaman? Bırakmamı ister misin?"diye bağırdı. "Daha bir saat var. Ve hayır. Senin beni bir yerlere bırakmandan nefret ediyorum."deyip kapımı kapattım. Herkes anne kuzusu olduğumu düşünüyordu.

Annemin evden tamamıyla ayrıldığından emin olduğumda odamdan çıkıp salona döndüm. Babam telefonuyla uğraşıyordu. Odaya girdiğimi fark etmedi. Bazen gerçekten de çok sessiz olabiliyordum. Onun dikkatsiz olduğu bir zamansa yakalanmıyordum.

Şimdi de oldukça dikkatsizdi.

"Baba!"diye bağırdığımda hızlı bir şekilde telefonunun tuş kilidine basıp telefonunu kapattı.

O Sen Olmalıydın Hakkında Her şeyWhere stories live. Discover now