Anılar- Küçük Sally

10 6 1
                                    

Jane...

Evde, Lucille ile yalnızım.

İçimde garip bir sevinç ve aynı zamanda yersiz bir korku var.

Ya artık beni sevmezlerse?

İç sesime göre küçük kardeşim Sally doğduktan sonra anne ve babam beni sevmeyecek.

Canım bunun doğru olmadığını düşünmek istiyor. Bu yüzden iç sesimi duyduğumda kulaklarımı tıkayarak içimden 'la la la' diye mırıldanıyordum.

Lucille ise benim kadar heyecanlı değildi. Çok normal bir olaymış gibi geliyordu ona. Sanki her Tanrı'nın günü bir kardeşi oluyordu.

"Sence beni sevecek mi?"diye sordum endişemi içime gömmeye çalışarak. Elini omzuma koydu ve dedi ki; "Elbette, hayır. Jane, tatlım, sen artık dış kapının mandalısın."

Dış kapının mandalı mıydım? O da ne demekti?

"Yani?"derken korkum elle tutulurdu.

"Sally henüz minicik bir bebek, Jane. Seni nasıl sevebilir ki? Annem ve babam da küçük olduğu için sürekli Sally ile ilgilenecekler. Yani küçük kardeşim, artık yalnızca sen ve ben varız."

Annem ve babam neden bizi sevmesinlerdi ki? Biz de bir zamanlar onların küçük çocukları değil miydik?

"Neden böyle düşünüyorsun?"diye sordum camdan dışarı bakarak tırnaklarını kemiren ablama. "Tecrübeler."dedi ama bu kelimeyi anlamam zor olmuştu. Ellerini ağzından çekmiyordu ki!

"Hangi tecrübeler?"diye sordum üstüne giderek.

"Jane, sen kelebeğin bir günlük ömrünü  bir saate indirirsin. Madem merak ediyorsun, öğreneceksin."dediğinde sevinçle el çırptım.

"Sen doğduğunda altı yaşındaydım. İki senedir dans ediyordum ve anne ve babam benimle gurur duyuyorlardı. Sonra sen çıkageldin, susmayan bir bok torbasından başka bir şey değildin ve bezlerin iğrenç kokuyordu. Çok ağlamıyordun fakat annem yine de seninle öyle çok ilgileniyordu ki... Bir gece ateşlendin. Diş çıkarıyordun. Öyle çok korktum ki. Babam sürekli böyle devam ederse öleceğini söylüyordu. O böyle söyledikçe kulaklarımı tıkayıp içimden şarkılar mırıldanıyordum. Annem seni hastaneye götürmemiz gerektiğini söyledi. Ben evde yalnız kaldım. O geceki dans gösterimi bile kaçırdım. Bayan Auden o kadar çok kızmıştı ki haber vermediğimiz için. Beni cezalandırdı. Bir sonraki gösteride yer alamadım. Ama yine de üzülmedim. Çünkü sen yaşıyordun."

Burada biraz durup soluklandı. Sonra devam etti:

"Ama yine de ebeveynlerimin tüm ilgisine sahiptin, Jane. Ölmeni hiç istemedim ama yine de senden nefret ediyordum. Onları benden çalmıştın. Yine aynısı olacak, eminim. Ve ben bu sefer bizi arka plana atmalarına müsaade etmeyeceğim. Merak etme."

Bunları demişti ama yine de ellerimin titremesine, korkudan dişlerimin birbirlerine vurmasına engel olamıyordum.

"Hey, Lucille,"dedim fısıldayarak, "Eğer sonuç böyle olursa sen benim annem olur musun?"

Lucille şaşırdı ama hemen kendini toparladı. Gülmemeye çalıştığını hissedebiliyordum.

"Bakarız, Jane Austen."demesini bir 'evet' olarak algıladım ve onun boynuna sarıldım. İki dakika sonra, arabamızın o boğuk sesini duydum.

"Korkuyorum,"diyerek kapıya doğru yönelen Lucille'in bacağına yapıştım.  "Buna gerek yok."diyerek beni teselli etti. Kapıyı sonuna kadar açtı. Arabadan ilk inen babamdı. Arka kapıyı açtı ve kucağında sarı bir örtü taşıyan annemin inmesine yardımcı oldu. O örtünün benim minik kardeşimi sardığına inanamıyordum.

O Sen Olmalıydın Hakkında Her şeyWhere stories live. Discover now