3

1.2K 94 17
                                    

"Beklenmedik An"

...

Leyla çocuğun tarif ettiği hastanenin kapısından içeriye girerken hangi manzarayla karşılacağını az çok tahmin ediyordu ancak gördüğü manzara beklediğinden daha da kötüydü.

Hasta insanlar koridorları doldurmuştu, ağlayan çocuklar her yerdeydi ve hemşireler hangi hastaya bakacağını şaşırmış bir halde ordan oraya koşturup duruyorlardı. Gelişi güzel bir şekilde etrafına bakındı ve kucağında bebeğiyle bir köşeye sinmiş yaşlı gözlerle birini arayan kendi yaşlarında bir kadını görünce hızlı adımlarla yürüyerek yanına ulaştı.

"Merhaba, hastanenin hekimini nerede bulabilirim biliyor musunuz?" Diye sordu.

Kadın onu şöyle bir süzüp açık saçlarına ayıplar gibi baktıktan sonra yüzünü başka tarafa doğru çevirdi.

"Benim rumlara edecek lafım yok!" Dedi hiddetle.

Leyla nefesini dışarıya verip gözlerini yumup açtı. Saçları açık olduğu için  kadın onu rum sanmış olmalıydı. Halkın böylesine kin dolu olmasına şaşırırken Hatice hanımdan başına örtmeye bir örtü istemeyi akıl etmediği için kendine kızdı. Yanlış anlaşılmayı düzeltmek adına  başını eğdi ve yeniden konuşmaya çalıştı.

"Yanlış anladınız ben de sizin gibi Türk'üm, adım da Leyla. Bu hastaneye de hemşirelik yapmak için geldim."

Kadın onun sözlerini duyduktan sonra gözlerini irice açıp kendisine merakla baktı.

"Sahiden hemşire misin?"

Leyla "Evet" diyerek onaylayarak başını salladıktan sonra bir kez daha girişe yığılmış kalabalığa göz gezdirdi.

"Herkesin hali perişan, yeterince hemşire ya da hekim yok mu burada?"

"Eskiden vardı lakin düşman askerleri onları zorla kendi hastanelerine aldılar. Bize de bir avuç insan kaldı. Özel muayene yapan hekimler de var ama onların istediği parayı vermeye gücümüz yetmiyor."

Leyla üzgün bir şekilde önce kadına sonra da kucağındaki bebeğe baktı.

"Allah bağışlasın, nesi var?" Diye sorarak kadının gözlerine yerleşen ümitsizliğe baktı bir süre.

"Ateşler içinde yanıyor yavrum, ilaç yok, para yok düşüremiyorum ateşini!"

Leyla anlayışla başını salladıktan sonra elini çocuğun alnına dayayarak ateşini ölçtü. Ateşler içinde yanıyordu küçük kız.

"Sirkeli su denedin mi ya da ılık suyla yıkamayı? "

"Her şeyi denedim düşmüyor" diyerek ağlamaya başlayan kadınla bir an ne yapsa bilemedi. Eliyle omzuna dokunup onu sakinleştirmek adına destek vermek istese de ye yapacağını bilememişti bir an için. Keşke kendi zamanında olsaydı da çocuğa ateş düşürücü şurup verebilseydi.

"Bu kalabalıkta ne zamandır bekliyorsun? Çocuk havale geçirecek!" diye sordu telaşla.

"Gelin, gelin şöyle" dedi sakin kalmaya çalışarak. En azından bir doktor bulmasına yardımcı olmalıydı.

Kabalağı yararak koridordan içeriye doğru ilerlediler. Arkalarından bağıran, sıra vermek istemeyen kişilere çocuğun çok hasta olduğunu, havele geçirmek üzere olduğunu söylüyordu ancak herkesin vaziyeti en az küçük kızınki kadar kötüydü. Bir doktor görene kadar önde Leyla arkada kadın ve bebeği koridorlarda yürüdüler.

Leyla bir hastayı muayene eden doktoru görünce aceleyle adamın yanına ilerledi ve  muayenesini bitirmesini beklemeye başladı. Yaşlı adam sanki onun varlığının farkında değilmiş gibi yavaş hareketler hastayı kontrol etmeye devam ederken Leyla sabrının tükendiğini hissediyordu. En sonunda sakin karakterine uymayacak bir fevrilikte dokturun koluna dokunup onu kendisine doğru çevirdi. Neye uğradığını şaşıran yaşlı adam kaşlarını çatıp ona baktığında Leyla vaziyeti anlatmaya çoktan başlamıştı.

Zamanın YağmurlarıDove le storie prendono vita. Scoprilo ora