10

945 51 42
                                    



"İlkler ve Son Kereler"

...

Sesi o kadar yakından geliyordu ki başını kaldırınca burun buruna geldiler. Atilla elini yavaşça kaldırıp saçlarına doğru götürdü. Bir dalgayı usulca okşadıktan sonra elinde tuttuğu küçük bir papatyayı saçlarına takarken nefes bile almadan onu izledi. Gözlerini yumsa sanki Atilla oradan kaybolacak gibiydi.

Heyecanla atan kalbini sakinleştirmek istiyor ama yapamıyordu. Atilla sanki öpecek gibi bakıyordu kendisine. Öyle yoğun, öyle içtendi ki bakışları Leyla gözlerini kapatmak, gözlerini o ateş gibi yanan mavi bakışlardan ayırmak istemiyordu...

Öpecek miydi?

Kalbi bu heyecanı dayanır mıydı?

Atilla onu öperse ne yapardı?

O anın geleceğini hisseder gibi kulakları artık kuşların cıvıltısını, dünyevi şeyleri duymadığı an Atilla'nın nasırlaşmış parmak ucu yavaşça elmacık kemiğine değdi. Tenini yakacak kadar yavaş bir dokunuşla önce yanağını severken Leyla sadece bakıyordu. Birkaç nefes süresi sonrasında geriye çekildiğinde parmağında tuttuğu siyah bir kirpiği ona göstermek içi  kaldırdı.

"Yanağındaydı. Almazsam sana nasıl dilek tutulacağını gösteremezdim."

Leyla hayal kırıklığı içinde iç geçirmek istese de kendisini tutmaya çalıştı. Yüzü gülse de Atilla'nın kendisini öpmüş olmasını, şu an onun telaşında olmayı diliyordu. Gözlerinde gördüğü bakıştan anlamıştı aslında o anın geleceğini ama nedense bir şey durdurmuştu onu. Kalbinden gelen hislerin taşması olmaz mıydı o öpücük?

Önce kendisini, sonra dudaklarını en sonra dudaklarından taşıp ruhunu yakmaz mıydı ateşi? Leyla bu ateşte yanmaya çoktan razıydı istiyordu ki Atilla da razı olsun. Yüzünde dolmuş bir gülümseme ile başını salladı.

"Kirpikten dilek dilemek mi olurmuş?" diye sorarken sesi oldukça boğuk çıkmıştı.

"Küçükken babannem yaptırırdı bize bunu." dedikten sonra kirpiğini iki parmağının arasına aldıktan sonra devam etti.

"Bir dilek dile."

"Gerçekten mi?" diye sorarken güldü. Bu küçük oyunu bilmediğini düşünüyor olamazdı değil mi? İçindeki bastıramadığı hayal kırıklığına rağmen onun bu oyununa ayak uydurdu ve gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı.

"Atilla beni çok sevsin." diye geçirdi o an içinden. Öyle düşünmeden, bir anda yükselmişti o düşünce zihninden. Daha sonra "Lütfen ölmesin, lütfen bildiğim gerçek bir yanılgıdan ibaret olsun." diye eklemek istedi. Bir dilek hakkı vardı ama yüzlerce olsaydı yine aynı şeyi dilerdi.

"Diledim." derken gözlerini açtı. Atilla yüzündeki merakla onu izliyordu.

"Bakalım gerçek olacak mı?" diye sorduktan sonra parmağını açtı ve kirpiğe üfledi. Uçmuş olmalı ki yüzünde zafer dolu bir gülümseme ile kendisine baktı.

"Ne dilemiştin?"

"Sana söylersem gerçek olmaz." derken bastırmaya çalıştığı hislerinden nihayet sıyrılmıştı. 'Demek ki zamanı değişmiş' diye düşünmeye başlamıştı.

Vaktin ne kadar geçtiğini anlamak hem de Atilla'nın çekim alanından biraz olsun çıkabilmek için etrafına bakındığında artık yavaş yavaş toparlanmaları gerektiğini fark etti.

"Haydi sana pansumanını yapayım." diyerek ayaklanırken Atilla hiç istifini bozmadan oturduğu yerden kalkmamış, kendisine bakıyordu.

"Ne bekliyorsun?" dercesine bakarken eğilip tabakları toparlamaya başlamıştı.

Zamanın YağmurlarıWhere stories live. Discover now