16

739 29 15
                                    

"Yâr'e Kavuşmak"

Ups! Tento obrázek porušuje naše pokyny k obsahu. Před publikováním ho, prosím, buď odstraň, nebo nahraď jiným.

"Yâr'e Kavuşmak"

...

Yüzü örtülmüş bedene baktı. Titreyen elleriyle örtüye uzanırken kulakları uğuldamaya başlamıştı.

"Ne yapıyorsun hemşire, öldü elimizden bir şey gelmez arık." Diyordu dışarıdan bir ses. "Askermiş, geldiğinde çoktan ölmüştü."

Bakışları yeniden yemeniye kaydı. Kanla kaplı eli tutarken artık ağlamaya başlamıştı. Örtülmüş yüze bakmaya cesareti yoktu.

"Atilla!" diye feryat ettiğini hatırlıyordu ilk önce, sonra bedeninin geriye doğru düştüğünü, bilincinin giderek kapandığını ve birinin tam düşmek üzereyken onu kollarından tutup buna engel olduğu.

Gerisi yıkıcı bir boşluktu. Leyla'nın hiç uyanmak istemediği, artık tüm umutlarını yitirdiği...

...

Bazı anlar vardır insanın tüm hayatını gözlerinin önünden geçiren. İnsanın içini sıkar, kalbini hain bir mermi gibi deler ama yine de elinden bir şey gelmez. Parmakların titrese de göz bebeğinden sakınsan dahi ona en büyük zararı veren sen olursun da kılın bile kıpırdamaz. Atilla soluk bir renge boyanmış odanın içinde boğulur gibi olurken bunları düşünüyordu.

Sımsıkı tuttuğu ve bir an olsun bırakmadığı narin elin başına ne geldiyse sebebi kendisiydi. Hastaneye vardıklarında yaralıydı lakin ilk geldiğinden belki daha ağır belki de daha hafif bunu fark edemeyecek kadar başkalarının derdine düşmüştü. Göğsünde nadide bir çiçek gibi sakladığı yemeniyi çekinmeden kanlı bir yaraya bastırıp yaralı bir askeri hayata bağlamaya çalıştığında olayların buraya varabileceğini hiç tahmin etmemişti.

Hastane gördüklerinin, yaşadıkları vahşetin izlerini taşırken Leyla'nın burada olabileceğini düşünmemişti ama o bir hemşireydi. Nasıl tahmin edemezdi saldırı haberini alır almaz buraya gelebileceğini, nasıl tahmin edemezdi o küçücük yüreğinin kaybetme korkusu ile çarpacağını.

Perdesiz pencereden sızan akşam güneşi Leyla'nın yüzüne vurup uzun kirpikleri yüzünde tül gibi ince bir gölge oluşturunca gözleri oraya kaydı. Adını sayıklayıp gözyaşları içinde bayılmasının ardından saatler geçmişti ancak hala baygındı.

İçini bir korku kemire kemire sevgilisinin uyanmasını beklerken dışarıda kopan kıyametten kendini azat etmiş gibiydi. Bu odaya ilk geldiklerinde Leyla'nın ellerine bulaşan kan lekelerinin bir eşi kendisinde de mevcuttu. Atilla aradan geçen ayrılık zamanı o elleri tutamayışının öcünü almak ister gibi aheste aheste silmişti o lekeleri beyaz ellerden. Şimdi geriye sadece aşkla, sabırla, korkuyla sahiplenen bir tutuş kalmıştı.

Gözlerini kirpiklere o kadar odaklamıştı ki titreşip birbirine çarpmasını anında yakaladı. Avucunun içindeki el yavaşça, sıçrar gibi titrerken oturduğu sandalyeden doğruldu. Leyla gözlerini birkaç kere kırptıktan sonra nihayet açabildi ve yeşilin hâkim olduğu ela gözler kendi fırtınasını barındıran mavi gözleriyle buluştu.

Zamanın YağmurlarıKde žijí příběhy. Začni objevovat