8

1.1K 51 10
                                    

"Bahçe"

...

Sırtından beline doğru süzülen küçük bir damla aşağıya doğru yolculuğunu tamamlarken Leyla kalbinin atışlarını kulaklarında hissediyordu.

"Beni mi arıyordunuz Leyla Hanım?" diye soran Atilla dudaklarını üzerindeki elini hala çekmemiş, aralarındaki mesafeyi hala açmamış bir şekilde karanlığın içine gizlenmiş kopkoyu gözleriyle gözlerine bakıyordu.

Leyla bakışlarını kaçıracak gücü bulamayışının yanında heyecandan bayılacakmış gibi hissediyor ona vereceği cevabı düşünüyordu. Atilla üst katta ne aradığını sorsa ne diyebilirdi?

Elini kaldırıp dudakları üzerindeki eli ittirirken titrek bir nefes dudaklarından firar edip Atilla'nın eline çaptı. Eli farkında olmadan o kadar çok sıkıyordu ki bütün eklemleri bembeyazdı. Atilla da onun bu sıkı tutuşundan memnun bir şekilde sesini çıkarmıyor beyaz avucun içinden hissettiğin kuş gibi çırpınan nabzın keyfini çıkarıyordu.

"Ben..." diye anlamsızca mırıldandı Leyla.

"Evet sen?" diye üsteleyen Atilla'nın keyfine diyecek yoktu tabii. Üstelik aralarındaki saydam resmiyet yeniden kalkmış, gözden kaybolmuştu.

"Üst katta ne olduğunu merak ettim." diyerek ani bir çıkış yaptıktan sonra dayandığı yerden doğrulup gitmek için hamle yaptığı anda Atilla kendisine engel oldu ve sırtı bir kez daha duvarla buluştu.

"Göz bebeklerin bu kadar titreşmese, kalbin çok hızlı atmasa ve de ellerin titremese bu dediğine gerçekten inanırdım."

Leyla bakışlarıyla bir nefes kadar uzağında olan adamın çehresine baktı ve minik bir çene hareketiyle başını geriye doğru yasladı. Şimdi onun yüzünü daha net görebiliyor ve dudaklarının daha yakın olduğunu fark ediyordu. Atilla ona her zaman tepeden baktığında yahut sarıldığında aralarındaki fark işte bu kadar az olacaktı demek...

"Bırak da gideyim..." diyerek çaresizce yeniden mırıldandı.

Atilla onu öyle bir çekim alanına almıştı ki mantıklı açıklama yapacak kadar düşünemiyordu bile. Duygularına yenilip parmak uçlarında yükselmek ve onu tutkuyla öpmek istiyor, bu istek dudaklarının karıncalanmasına sebep oluyordu. Yüzünün aldığı şekli toparlayamadığını hissediyor ve açıkçası ilk kez bunu umursamıyordu.

"Neden bu katta olduğunu söyle bırakayım."

"Merak ettim."

"Neyi?"

"Neler peşinde olduğunu!" diye patladığında biraz olsun rahatladığını hissetti.

Atilla bir elini hala sıkıca tutuyorken diğer elini de sol yanından duvara yaslamıştı. Koridor birkaç gaz lambasıyla aydınlatılsa da aşağıdaki salon kadar parlak ve göz yoran bir ihtişama sahip değildi. Alt kattan gelen müzik sesi, insanların gürültülü konuşmaları ve nereden geldiği belirsiz hafif bir rüzgarın aralarına girmesiyle değişik bir hisse kapıldı. Rüyalarında gördüğü sadece algılarıyla hissedip o muhteşem duyguları en zirve noktasında yaşadığı bir tutulma anı gibiydi yaşadığı.

Koyu bir renk vardı sanki üzerlerinde. Atilla'nın mavi gözlerini görebiliyor ama onları lacivertten bile koyu bir renkte seçebiliyordu.

"Neyin peşindeymişim?" diye alayla sormaya devam etti Atilla.

Sanki kendisini bu şekilde esir almaktan oldukça memnundu. Sanki mi, adı gibi eminde bunu yapmaya bayıldığından. Oysa dakikalar önce kavga etmemişler miydi? Leyla onun yüzüne karşı bir kere daha "Dalkavuk!" diye söylenmiş Atilla da ona düşüncesizce konuştuğu için kızmamış mıydı?

Zamanın YağmurlarıTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang