18. BÖLÜM

5.2K 176 19
                                    


Bu babanın numarası.

Bir iki adım daha geriye doğru atarken koltuğa çarptıktan sonra dengemi koruyarak konumumu sabitledim. Ne diye yalan söylemiştim ki, yalan söylemek benim neyimeydi? Ben kendimi avutmak istediğim zamanlarda bile yalan söylemeyi başarılı kılamıyordum. Babamın numarasını ben bile tamamıyla bilmiyordum, onun bilmesi nasıl bir şeydi böyle?

Başımı yere eğip gözlerimi kaçırdım, bakışlarının ağır bir şekilde üzerimde sabitlendiğini çok net hissediyordum. Eminim ki, başımı kaldırsam göz göze gelecektik ama bunu istemedim. Yeterince suçlu ve mahcup hissediyordum. Tam bu anda çekingen bir tavırda karşısında dikilirken anladım ki, Toprak'tan bir şeyleri saklayarak onun öfkesinden kaçamazdım, aksine onun öfkesini çoğalttım. Bana olan güvenini sarsardım. Şimdiye kadar ne yanlış söylediysem hepsi ortaya çıkmıştı zaten.

Artık yalan söylemeyecektim, onun öfkesinden korksam bile.

Söylememem gerekiyordu. Ben, onun yanında kalıp yapacaklarını engellemek istiyorsam onun güvenini sarsmamam gerekirdi. Arayanı yanlış söylerken tek amacım onun öfkesinden kaçmaktı ama anlıyordum ki, yalan söyleyerek olacakları erteleyemezdim.

''Özür dilerim.'' dedim, mahcupluğum sesime yansımıştı. ''Yalan söylemek istememiştim, sadece bu şekilde sinirlenmenden korktum.'' diye devam ettim, başımı zorlukla kaldırıp gözlerine bakarken. Tam da düşündüğüm gibi başımı kaldırır kaldırmaz göz göze gelmiştik, bakışları yoğundu.

''Ne istiyor?'' dedi, keskin bir sesle. Telefonu kavrayan parmaklarına baktım, sımsıkıydı. Telefon elinde parçalansa şaşırmazdım.

Yutkundum. Cevap vermek çok zordu. Ama asla yalan söyleyemezdim, bunu kendime defalarca hatırlattım içimden. ''Buluşmak istiyor.'' dedim, tek seferde. Nefesimi tuttum, bakışlarımı kaçırmak istiyordum ama tepkisi de ilgimi çekiyordu. Onun babam konusundaki öfkesi beni gerçekten de korkutuyordu.

Gözlerini kıstı. ''Kabul ettin mi?'' Dikkatle yüzümü inceledi, vereceğim cevabı önemsiyor muydu?

Telefonun titreme sesi kısa bir şekilde duyulduğunda, gözlerini ekrana çevirdi. Bir kere dokunduktan sonra birkaç saniye boyunca ekranda sabitlenmişti gözleri. ''Etmişsin.'' Babam, buluşacağımız yeri mesaj atmış olmalıydı.

Başımı sallayarak onayladım, parmaklarımı birbirine geçirdiğimde tırnaklarım etime batmıştı ama umursamamıştım. Muhtemelen tırnaklarımı ayırdığımda küçük küçük çukurlar oluşacaktı. Bu da gerildiğimde yaptığım bir hareketti. Tuttuğum nefesimi bıraktım.

''Toprak...'' diye mırıldanırken hemen arkamdaki koltuğun kenarına yasladım kalçamı. Devam etmemi engelleyen şey bana doğru yaklaşan adımlarıydı. İki büyük adımda karşımda dikildi. Gözlerimi ona diktim, başını eğip yüzüme odaklanmıştı.

''Tüm bu yaşanılanları şaka mı sanıyorsun?'' dedi, sert bir sesle. Kaşları çatıktı ve dudaklarını birbirine bastırırken elmacık kemikleri belirginleşmişti. Zaten ondan kısaydım, şimdi koltuğa oturur gibi bir pozisyonda olduğum için başımı ona kaldırmaktan boynum ağrımıştı ama kalkmaktan çekiniyordum. Kalktığımda aramızda hiçbir mesafe olmayacaktı, aramızdaki tek engel öne uzanan dizlerimdi. Bacaklarımız birbirine değiyordu.

''Hayır.'' dedim, kendimden emin bir şekilde. ''Ne kadar ciddi şeyler olduğunun farkındayım.''

''Değilsin.'' dedi, yüzüme doğru eğildi. ''Kafana göre buluşma ayarlayamazsın. Hem babanın yanında olup hem benim yanımda olamazsın. Buna izin vermem.'' Sıcak nefesi yüzüme çarpmıştı.

AŞK KUYTUSUDonde viven las historias. Descúbrelo ahora