İletişimsizlik (4)

232K 13.6K 6.8K
                                    

İg: merveegnr_

Tw: mervegnr_

**

Gördüğüm yüz karşısında ne diyeceğimi bilemezken gergin bir şekilde boğazımı temizledim. Vücudumun tüm yükünü bir ayağımın üzerine bıraktığımda, kalbim karşımdaki adamdan kaçmak ister gibi göğüs kafesimi tekmeliyordu.

"Senin burada ne işin var?" diye sordum, kapı kolunu tutarak.

O son açıklamayı yazdırmayacaktım.

Aldığım nefes göğsümü yükseltti. Elim bornozumun yakalarına gitti, yakalarımı boğazıma kadar birleştirdim.

Soruma cevap vermedi ve benden izin alma nezaketini göstermeden omzuma çarparak içeri girdi. Ayakkabısıyla! Tamam, pekala buradaki tek sorun ayakkabısıyla içeri girmesi değildi. Yani, en azından büyük bir sorun değildi.

Esas sorun evime girmesiydi. Her ne şekilde olursa olsun.

Kapıyı kapatmadım, hatta aksine bizi görmeleri ve herhangi bir imdat çağrılarımı duyabilmeleri için fazlaca araladım. O, çok ilerlemeyerek koridorda üç adım attı ve sırtı bana dönük bir şekilde birkaç saniye duraksadı. Haddinden fazla sinirli olmasını, öfkeyle aldığı nefeslerden hareket eden sırtından anlayabiliyordum.

Yavaş hareketlerle bana döndü. Burnundan solur vaziyetteyken gözleri çattığı kaşlarının etkisiyle kısılmıştı. Yavaş hareketlerle beni üstten bir şekilde süzerken, sorumu önemsemeden "Sen herkese böyle mi açarsın kapıyı?" diye sordu.

"Niye?" dedim durgun bir sesle. "Tek sana mı böyle açayım isterdin?"

Burnundan nefes alarak, güldü. Bu gülüş, alay ve sinirin karışmış haliydi.

"Yalnız," dedim işaret parmağımı kendi ekseninde çevirerek, ona bir adım attım. Ve yazın bunaltıcı sıcaklığından ötürü açtığımız camların etkisiyle oluşan cereyanla, dış kapı büyük bir gürültüyle kapandı. Yerimde irkilsem de yüz ifademin değişmemesi için büyük bir çabaya girdim. Bacaklarım titriyordu fakat hala bozulmayan, ya da ben bozulmadığımı sandığım bir ifadeyle ona bakıyordum. "Bu yaptığın haneye tecavüze giriyor." Ses tonum istediğim güçlükte çıkmasa da yine de bir gideri vardı.

Benim konuşmam onun aklını başına getirdi, demek isterdim fakat tabii ki de öyle bir şey olmadı.

Ya öyle mi, dercesine bir bakış attı bana. Tek kaşı yukarı doğru havalandı ve beni alaya alır gibi dudakları kıvrıldı. Sonra birden yüz ifadesi değişti, sertleşti, öfkeyle kavruldu.

"Sana," dedi dişlerinin arasından tıslayarak. "Başka kamera var mı diye sordum!" Sert sesi içimden geçip, tüm kanımı çekti. Bembeyaz kesildiğimi hissediyordum. Ah birde beni taşımakta zorlanan bacaklarımı.

O camları açmayacaktım.

"Eğer başka bir kamera varda çektiğiniz videoyu yayınlarsanız, ne yapacağımı söylemiştim."

Aslında söylememişti.

Sadece hoş şeyler yapmayacağını belirtircesine, cümlesini yarıda kesmişti.

Şu an koca bir huzursuzluk tünelinin içindeydim. Tünelin çıkışı karanlık, tünelin içi soğuk, rutubetli.

Kalçamın bir karış altında biten bir bornozla, belinde silahı olan adamla tek başına bulunmak dehşet verici bir endişeye sürükledi beni.

Polis Şakaya Gelmez Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin