25; "Friendzoned" / Part II

22K 1.3K 414
                                    

 

Harry’yle arkadaş olmak harikaydı.

Yani aslında henüz iki saat bile geçmemişti ama arkadaşı olduğumu öne sürerek bana temizliğin kalanında yardım etmişti ve bundan harika ne olabilirdi ki?

Kesinlikle hiçbir sorun yoktu, arkadaşlığımız da hayatım gibi kusursuzdu. Arkadaşlık adı altında bir şeylere ket falan da vurmamıştık, birlikte soluduğumuz havada da gergin bir tansiyon falan yoktu.

“Şimdi ne yapıyoruz?” diye sordum, sesimdeki şaşkınlığı hala atamamıştım. Buranın benim evim olduğuna inanasım gelmiyordu. Kanalları bakmadan değiştirip duran Harry’nin yanına oturdum ve kendimi o şekilde televizyonda ne olduğunu asla anlayamayacak olduğu gerçeği konusunda onu rahatsız etmemek için zor tuttum.

Harry sorumu bir an düşünür gibi göründü. “Neden bana soruyorsun?”

Dudaklarımı büzdüm. “Arkadaşlar birlikte ne yapar bilmiyorum ki...”

“Nasıl yani?” diye soru şüpheyle.

Fazlasıyla hassas bir konu olduğundan, cevaplamadan önce güvensizce kollarımı göğsümde birleştirdim. “Kiminle arkadaş olacağım hep önceden ayarlanırdı. Onlarla da planlı görüşmelere ya da kıyafet provalarına giderdik. Bazen de davetlere. O kadar.”

Kaşlarını kaldırdı, bir an yorum yapacağını düşündüm ama sonra basitçe omuz silkti. “Ben de sosyal kelebek sayılmam.”

“Görebiliyorum,” gözlerimi devirdim. “Bazen popüler çocuk klişesi olduğunu söylemeyi çok istiyorum ama ilginç bir şekilde gördüğüm ilk antisosyal popülersin.”

“Bana antisosyal demek seni biraz iki yüzlü yapmıyor mu?”

Ona bir şeyle dönecekken duraksadım ve durum karşısında iç çektim. Bazı şeyler hiç değişmiyordu. Muhtemelen Harry’yle ilişki statümüzü ne yaparsak yapalım, evli çift sendromundan kurtulamayacaktık. Komikti bu.

Konuyu değiştirmek, biraz da karnımı susturmak için ona doğru döndüm ve yapabildiğim en tatlı gülümsemeyi attım. “Açım ben.”

“Dalga geçiyorsun değil mi?” dedi, gerçekten yalan söylediğime dair bir iz arıyor gibi görünüyordu.

Kaşlarımı çattım. “Açım dedim.”

“Görebiliyorum,” diye soludu. “Vücudun eskisi kadar aktif olmadığından bütün enerjiyi midene harcıyor olmalı.”

Ona bir tane çarpmak istedim ama sadece ayağa kalktım ve tutması için elimi uzattım. “Kalk hadi, alışverişe çıkmamız lazım.”

“Sadece arkadaşınım; gay arkadaşın değil, bunu farkındasın değil mi?” diye sordu ama yine de elimi tutup ayağa kalktı.

Bu dünyada onun gay olmadığını benden daha iyi bilen biri var mıdır acaba diye merak ettim ama sorusunu cevaplamadım.

***

“Saçmalık bu!” topuklarımı yere çarptım. “Neden muz, muzlu süt, muzlu dondurulmuş yoğurt, muzlu müsli ve muzlu jöle alıyoruz? Ben muzdan nefret ederim!”

Harry onun soyadına sahip tüm insan ırkına sövmüşüm gibi görünüyordu. “Ben severim,” dedi uzatmadan. “Yani alıyoruz.”

“Bu alışveriş benim evim için,” diye hatırlattım. “Karadut ve böğürtlen olmayan hiçbir şey almam!”

Aynılarının böğürtlenlilerini de arabaya yerleştirdim, hızımı alamayıp reçel ve dondurulmuş böğürtlen de bulmuştum. Hıh, ben öndeydim.

'Till We SurrenderTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon