"Sürsün Bahar..."
Yavuz'dan
Funda anne gittikten sonra ben yine yattım Bahar'ımın yerine. Onun yastığına sarılıp, onun hep yattığı köşeye yattım ben de. Öylece yatıyordum. İçimdeki acıdan başka bir şey hissetmiyordum. Çektiğim bu müthiş acı haricinde bir yaşam belirtisi göstermiyordum sanki. Eğer bu acı olmasa ölmüş gibiydim sanki. Hiçbir şey düşünemiyor, hiçbir şeyi hissedemiyordum. Bahar'ın kokusunu ciğerlerime çekip o burdaymış, yanımdaymış gibi gözlerim kapalı duruyordum sadece. Acıdan aklımı kaçıracaktım. Yaşamak için hiçbir sebebim yoktu artık. Nefes almak için, ayağa kalkmak için, yemek içmek için hiçbir sebebim yoktu.
Bahar'ın yaptığı yemekler aklıma gelince gülümsedim. Başlarda hiç beceremezdi yemek yapmayı. Ya tencerenin dibi yanar ya bir şeyi atmayı unuturdu yemeğe. Tadına hep ilk önce kendisi bakardı. Güzel olmadıysa bana yedirmek istemezdi. Sonra düzeltti yemeklerini ama ben ona takılmaktan hiç vazgeçmedim. Akşamları eve gelince beraber hazırlardık sofrayı. Bahar'ın neşeli cıvıltıları evin her köşesini doldururdu. Bütün gün hastanede neler yaptı onu anlatırdı. Ben de memnuniyetle dinlerdim. Sadece bir gün görmemek bile özlememe yetiyordu onu. Ben de anlatayım isterdi ama ben anlatamazdım yaptıklarımı. Görev gizliliği derdim Bahar anlardı. Çok çekti Bahar benimle evli olduğu sürede. Sırf benim karım olduğu için başına gelmeyen kalmadı. Kaçırıldı, yaralandı, zarar gördü ama bir kere bile şikayet etmedi. Bir kere bile beni suçlamadı. Bense kendimi suçladım hep. Hepsi benim yüzümden oluyordu ve bu beni kahrediyordu. Bahar'sa benim kendimi suçlamama daha çok üzülürdü hep. O hep benim iyi olmamı isterdi. Şimdi burda olsa yine benim kendimi suçladığımı görüp üzülür, beni göğsüne yatırıp saçlarımı severdi. 'Kendini suçluyorsun, suçlama. Senin bir suçun yok' derdi.
Bahar sadece beni sevdiği için, benimle evli olduğu için öldürüldü. Benim yüzümden Bahar artık yok. Bense yüzsüz gibi yaşamaya, nefes almaya devam ediyorum. Benim yaşamaya da, Bahar'ın yasını tutmaya da hakkım yok.
Yattığım yerden doğruldum. Gözyaşlarımı silip ayağa kalktım. Kapıyı yavaşça açıp salona baktım. Leyla kanepeye uzanmış, gözleri kapalı yatıyordu. Hızla ama ses çıkarmadan çıktım odadan. Leyla uyumuştu belli ki. Yavaşça evden çıkıp sessizce kapıyı kapattım. Bahar'ıma gidecektim. Onun yanında uyuyacaktım bu gece. O olmadan uyuyamam ki ben.
——————-—
Sinan, Hamit'i Yıldırım ve Yiğit'le bırakmış geri dönüyordu. Vicdanı sızlıyordu. Canı yanıyordu ama elinden başka bir şey gelmiyordu. Yapabileceği tek şey Yavuz'a destek olmaktı. Yavuz'un ve Bahar'ın güvenliğini sağlamaktı. Kardeşlerine bunu borçluydu. Sinan içindeki bin bir sıkıntıyla eve gelip arabadan indi. Kapıyı çalıp açılmasını bekledi. Kapı açılmayınca kaşlarını çatıp kolundaki saate baktı. Daha 12 bile olmamıştı. Leyla uyudu mu ki, diye düşünerek tekrar çaldı kapıyı. Biraz daha bekledikten sonra açıldı kapı. Leyla uyku mahmuru kapıyı açıp Sinan'a baktı. Sinan Leyla'yı görünce kollarını boynuna doladı. Ona karşı da suçlu hissediyordu kendini. Ona da yalan söylüyordu. Leyla da Sinan'ın beline sarıldı. Sinan ayrılıp Leyla'nın yüzünü avuçladı.
"Uyuyor muydun?"
"Kanepeye uzanmıştım, içim geçmiş. Gelsene içeri."
Sinan kafa sallayıp kapıyı kapatarak Leyla'nın peşi sıra içeri girdi. Beraber kanepeye oturdular. Sinan Leyla'nın saçlarını sevip konuştu.

YOU ARE READING
Vuslat🥀
FanfictionBahar'ın mezarı başına çökmüş kendine lanet ediyordu Yavuz. Bütün bunlar onun suçuydu. Hepsi onun yüzünden olmuştu. Sevdiği kadın onun yüzünden vurulup ölmüştü. Yavuz bunun vicdan azabıyla kavrulurken, içindeki tarifsiz acı kül ediyordu onu. Sevdiği...