1.9

2.5K 180 30
                                    

Dönüm noktası olarak adlandıracağımız hayat parçalarını, biz bölerdik. Ciddiyim. Olayları yoluna sokardık, yoluna sokmadan önce ter döker ve ellerimizi çizerdik. Her şey iyi dediğimizde bir sorun çıkar, gittikçe büyür ve en sonunda parmaklarımıza zarar verirdi.

Biz de, tenimiz daha fazla pislenmesin diye onları iki parçaya bölerdik. Gülleri sever ama dikenlerine katlanamazdık. Güçlü olduğumuzu söyler ama çıtkırıldım davranırdık.

İnsanoğlu yapmam dediği her şeydi ve bunların sonucunda ortaya çıkan şeye ise dönüm noktası derdi.

Benim dönüm noktam, Jung Jaehyun'du.

Uçak yolculuğum boyunca gözlerimi gözlerinden asla ayırmadım, tıpkı Kore'de yaptığım gibi. Bakabildiğim tek şey o, tanıyabildiğim tek şey o olmalıydı.

Jung Jaehyun bana iyi gelmemişti ama tüm yaralarımı geçirmişti.

Şimdi, elleri sıyrıklarla dolu vücuduma temas ediyorken nefes almakta zorlanıyordum. Ama dokunuşundan kaçmak istemiyordum, sadece beni iyi hissettirmek için yaptığı bu lanet his, nasıl böyle olabilirdi?

Sevilmenin nasıl bir şey olduğunu bilmiyordum ama öğrenmek istiyordum. Jaehyun ise bu konuda bir öğretmendi ve tek öğrencisi bendim. Başaracağımızı biliyordum.

Kalbimin bana yaşattığı zor anlar geçmezken sesimi bulabildiğimde ona sordum. "Jaehyun," Dudaklarım arasından bir melodi gibi çıkan ismin sahibi, hafifçe gülümsediğinde sıkıştım. Bulunduğumuz bu evin odasına, tüm dört duvarına, duvar rengine, parkeye. Sıkıştım.

İlk defa ruhum iyi anlamda sıkıştı ve bu bir ödül gibiydi, halbuki ben cezaya; cezalandırılmaya alışıktım. Yenilikleri çok çabuk kavrayamazdım ama bunu yapmıştım.

"Neden buradasın?" Sonunda konuşabildiğimde parmak uçları saçlarımın üstünde ki hareketini kesti. Birkaç saniye için kendine izin verdi, daha sonrasında ise konuşmaya başladı. "Birisi bana, yıllar önce... Bir şey demişti." Tek kaşımı kaldırarak devam etmesini bekledim.

Ondan gelecek her şeye karşı kulaklarım açıktı.

Bu çok mu sevmekti?

"Eğer gerçekten aşık olursan, o suratı her yerde görmek istersin. Saat fark etmez, yer fark etmez, durumu fark etmez. Sadece karşında dursa ve iyi olduğunu bilsen, sana yetecektir." Gülümsedi ama hüzünle doluydu. "Ve ben seni önce böyle hayal ettim, Hae Ran."

Kolumu okşadı ama bu hayatımda maruz kaldığım en ince hareketti. Soğuk teni benimkiyle temas ettiğinde titredim ama bu sadece bedensel etkileşimden değildi.

Sol tarafım çok sıcaktı, tıpkı kömürü eksilmemiş soba gibi.

"Sonra gittiğinde nasıl hissedeceğimi. Başka bir ülkede iyi olduğunu biliyor olmak bana yetmedi, yetmeyecekti de. Geldim. Çünkü burası benim evim."

Gözlerim çabucak doldu. Uzun zamandır duymam gereken kelimelerin birbir dilinden kopuşu beni göklere çıkarırken, tuttu kollarımdan. Bulutları delip aşağıya düşmedim, çakılmadım.

"Seni seviyorum." Diye mırıldandım ve sağ yanağında ki gamzeyi öptüm.

"Seni seviyorum."

Bu çok, aşık olmaktı.

Ve o sonunda öyleydi.

Ve o sonunda öyleydi

¡Ay! Esta imagen no sigue nuestras pautas de contenido. Para continuar la publicación, intente quitarla o subir otra.


sizi seviyorum

pacify her || jung jaehyunDonde viven las historias. Descúbrelo ahora