9-*Kaçak*

116K 6.4K 2.3K
                                    

SOHBET KÖŞESİ

Selamünaleyküm benim GÜZEL FEDAİLERİM! Ben geldim. Oturttum kendimi bilgisayarın başına. "Bak, bu senin şifan. Yaz." dedim. Yazdım.

Nasılsınız güzellerim? Nasıl geçiyor tatiliniz. Ben bu tatilden hiçbir şey anlamadım. Kitaptı düzenlemeydi derken kendimi bir türlü bulamadım. İnşAllah iyisinizdir.

Bu bölümü yazarken kitabın kurgunu değiştirdiğimi ve ileriki bölümlere koyacağım gizemlerin kararlaştırmam gerekiyordu. Elimden geleni yaptım. İnşAllah beğenirsiniz.

Sizi özledim.
Çok özledim ve çok seviyorum cidden. Ayrı bir bağım var sizle. Benim ben olmamı sağladınız ne kadar teşekkür etsem azdır...

İyi ki varsınız.

İyi okumalar.

Müzik Kutusu

Croosh-Never

Croosh-Never

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

🥀🌙Instagram Sayfamız: Mehsa Hikayeleri

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

🥀🌙Instagram Sayfamız: Mehsa Hikayeleri

🥀🌙 Kişisel Instagram Sayfam: _mehsaa_
🥀🌙 Twitter: mehsahikayeleri

🥀🌙Takip edebilirsiniz. Özellikle duyurular ve alıntılarımız için çiçeklerim.🌺

⚜🔱⚜

۩"Sonra avcı ortaya çıkmış. Kavalın büyülü sesi durunca  yılan onu sesinden tanımış. Bu adam,zamanında elinden kaçırdığı tek oğlan çocuğuymuş.

Avcı yılana doğru eğilmiş ve ninninin  son dizesini fısıldamış..."۩

🔱⚜🔱

"Gözyaşlarına kıymet vermiyor olmalısın. Seni sürekli ağlarken görüyorum. Oysa onlar senin kadar temizler, Günışığı." dedi.

Son söylediği cümleden sonra kelimelerim sussa da gözyaşlarıma bir türlü aynı emri veremiyordum. Hıçkırıkla karışık bir kıkırtı kaçtı ağzımdan.

          

Sinirlerim bozulmuştu. Daha yeni gerçek bir evlilikten bahsetmişti resmen. "Yıllardır hiç bu kadar ağlamamıştım. "dedim.

Yüreğim ağladıkça rahatlıyordu. Korkuyordu ama karşısındaki adama sebepsizce güveniyordu.

Yüreğim aptaldı onu anlamıştım da benim direncim şu an niye bu kadar zayıftı, onu anlamıyordum.

"Eski haline dön. Gözyaşlarının kıymet göreceği hiçbir olay, varlık bu dünyada hüküm sürmüyor." dedi.

Başımı olumsuz anlamda salladım. Bu sırada gözüme eli takıldı. Loş ışıkta bile sargıdan damlayan kanı görebiliyordum.

"Akıl sağlığımı korumak için bir yöntem sadece." dedim yataktan kalkmak için hareketlenirken.

Beni izliyordu. Hayır, hayır gözleriyle tutsak ediyordu demek daha uygun bir tasvir olurdu onun bakışları için.

Onunla ilgili her şey zalimceydi. Kapının yanına gidip ışığı açtığımda, "Ne yapıyorsun? "dedi. Ona döndüm.

Gözlerim ışıkla yanarken, "Bir dakika bekle. "dedim ve otel odasının banyosuna girdim. İçeride tahmin ettiğim gibi ilk yardım dolabı vardı.

İçinden gerekli olabilecek tüm malzemeleri kucağıma alıp tekrar odama taşıdım ve yatağın üstüne attım. Siraç yerinden kıpırdamamıştı.

Bu sefer üstünde siyah bir gömlek vardı. Gömleğinin göğsüne pahalı bir markanın amblemi işlenmişti.

Gözlerimi kaçırdım. Yarayı temizlemek için biraz su getirdiğimde ,"Neden yardım etmek istiyorsun? O an sana zarar vermek istedim. Bunun için açıldı bu yaralar." dedi.

Biraz pamuğun üstüne temiz su dökmeden önce, "Sargı bezini çıkartır mısın?" dedim.

Gözyaşlarım yüzümde hala ıslaktılar ama müsebbibi olan adamın yaralarını sarmak için yine ona yardım etmek istiyordum. Elini uzatmadı. Sessiz kaldı cevap vermemi bekleyerek.

İç çektim. "Kana tahammül edemem." dedim. Gerçek şuydu ki hiçbir kan öğesi taşıyan bir şeye tahammül edemiyordum.

Bu babamın ölümünden sonra gerçekleşen bir türlü hastalıktı. Babam kurşunla yaralandıktan sonra aşırı kan kaybından ölmüştü. Yani bana söylenen buydu. Çatışması şehir dışında yaşanmıştı ve yanlış yönlendirme sonucu ilk vurulduğu yere gitmiştik.

Olay mahalline gittiğimiz de onun öldüğü yerde dahil olmak üzere çok kan vardı. Hiçbir zaman görmek istemediğim kadar çoktu.

Bu benim için büyük bir tramvaydı.

Bilinçaltıma yerleşmişti. Kan görünce uyuyamıyordum çünkü kabus görüyordum ya da babamın vurulma anını zihnimde defalarca yaşıyordum onun nasıl vurulduğunu bilmesem bile.

Kanlı filmleri bile izleyemiyordum bu yüzden.

Lacivert gözleri gözlerimi yakalamaya çalıştı ama kaçtım. "Bu zıtlığında ötesinde." dedi. Kafamı kaldırdım.

Yüzünde hissiz bir gülümseme vardı. Kalbim gümledi. O gülümseyişe bile gamzeleri eşlik etmişti. Adil bir dövüş değildi. Ben kazanamıyordum bir türlü.

"Ne demek istiyorsun?" dedim sargısını kendisi açarken. "Kanı sevdiğini mi iddia ediyorsun? Kim nasıl sevebilir ki, vampir olmadığın sürece? " dedim.

Sesim hala tarazlıydı. Yarasını açtığında doğru düzgün pansuman yapmadığını fark ettim. Üstüne üstlük dikiş gerektirebilecek kadar derin olanlar vardı.

MIHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin