exercise?

12.9K 972 931
                                    

"Um, peki çok sık mı yaşıyorsun bunu?"

Hyung için kesinlikle üzülmüştüm, insomnia bildiğim kadarıyla ciddi ve zor bir uyku problemi hastalığıydı. Lisedeyken bir arkadaşımda da vardı ve bazı geceler krize girdiğini bile hatırlıyordum.

Jimin hyung bana sanki bir şey anlatmak ister gibi bakıyordu.

"Evet, çok sık yaşıyorum. Yanımda beni sakinleştirecek biri olmadan uyumak çok zor biliyor musun Kookie?"

Onun için yapabileceğim ne varsa yapacaktım, çünkü o beni evine almıştı ve çok iyi bir insandı.

Hafif dolan lanet gözlerimi saklayarak onun saçlarını okşadım. Zavallı Jimin hyung..

Bir kaç saniye sonra saçlarını okşayan bileğimi tuttu ve yanağını ince elime yasladı. Nefesim soluk borumda sıkışırken, parmaklarının ucunun belli belirsiz elimin üzerinde gezindiğini fark ediyordum. Gözleri ise şefkat beklercesine bana bakıyordu.

Bu durumdan utanarak elimi yavaşca geri çektim, elim terlemeye başlamıştı.

Bir anda odanın atmosferi değişti, Jimin hyung az önceki soft halinden kurtuldu ve bana beklentiyle baktı. Sanırım cevabımı bekliyordu.

"Ee.. şey, istiyorsan tabii ki sana yardımcı olurum hyung. Hatta benim aklımda bir şey var, onu yapmak ister misin?" diye sordum ama yüzüne bakamıyordum..

"Hmm, neymiş o?"

"Şey, ben saçlarım okşandığında ve hikaye okunduğunda kolay uyuyabilen biriyim. Belki sende de etki gösterebilir diye düşünüyorum. İzin verir misin buna?"

Güzel gülümsemezi yüzüne yayıldı. Çok değerli görünüyordu.

"Elbette olur, senin yapmak istediğin herhangi bir şeyi yapabiliriz miniğim."

Ben de ona gülümsedim ve izin isteyip dinlenmek için bana az önce gösterdiği kocaman odama(?) gittim. Burası gerçekten büyüktü ve kendimi değerli biriymişim gibi hissettiriyordu.

**

Tamam Jungkook, sakinleş ve sadece hyungun kapısını çal. Sadece saçlarını okşayacaksın. O uyuduğunda odana döneceksin. Hiç bir şey olmayacak.

Saat muhtemelen on bire falan yaklaşıyordu ve hyung uzun süredir odasından çıkmamıştı. Sanırım uyuyacaktı ve benim gelmemi bekliyordu.

Ani gelen cesaret ile kapıyı tıklattım ve gel diyene kadar bekledim. Uygunsuz bir durumda olabilirdi sonuçta. Ne bileyim belki bornoz falan vardır üzerinde.

"Ah hyung, seni uzun süredir göremeyince- ş-şey müsait değil miydin? Çıkabilirim."

Hay ağzımı sikeyim. Gerçekten de o kocaman yatakta üzerindeki lacivert bornozla oturuyordu. Öyleyse neden bana gelebilirsin demişti?

"Hayır Jungkook, gel ve yanıma otur."

Ona itaat ettim ve küçük adımlarla yanına yaklaşıp koca yatakta ondan uzak olan bir köşede bağdaş kurdum. Böylesi iyiydi.

"Şey, uyumana yardım etmek için gelmiştim." derken aynı zamanda kolları bol ve uzun olan kazağımın erkekleriyle oynuyordum. Burası garip bir ortamdı, odası evin içine nazaran daha soğuktu ve ben daha az önce duş almıştım. Üşümüştüm çok az.

Yine bana gülümsedi. Bu gülümsemelerinin çoğu sanki sahte gibi görünüyordu, sanki.. aslında gerçekten gülmek amacı değilmiş gibi. Bu yüzden her güldüğünde tuhaf hissediyordum.

"Biliyorum." demesine rağmen bana yaklaşmadı. Yani ne bileyim, en azından kafasını dizlerime koyar falan diyordum.

Tam ben ona yaklaşacağım sırada, hızlıca bana eğildi ve çelimsiz bedenimi kolayca kucağına çekti. Evet tam olarak kucağında oturuyordum şu an.

"H-hyung.."

Belimdeki ellerinin tutuşunu sertleştirdi. Tamamen avuçlarındaydım.

"Böyle daha kolay yapabilirsin. Ayrıca, odamın soğuk olduğunun farkındayım. Kucağımda ısınırsın minik."

"Peki."

Ellerim titriyordu ama yavaşca yumuşak saçlarına daldırmayı başardım. Gerçekten, hayatımda dokunduğum en güzel saç olabilirdi.

Onun elleri ise yavaşca sırtımı okşarken, kısa süre sonra kafam omzundaydı. Bir elim hala kafa dibine masaj yaparken, onun kucağında mayışmış olmanın verdiği rahatlık uykumu getiriyordu.

Ensesinde ki elim açık göğsüne düştü. Çok, çok sıcaktı.

Mırıltıyla konuşmaya çalıştım,

"Göğsün ne kadar sıcak hyung, odan buz gibi olmasına rağmen."

Ses çıkarmadı ama gülümsediğini hissettim.

Aradan bir süre daha geçti ve onun omzunda tamamen uykuya dalacağımı hissettiğimde, beynime yıldırım gibi düşen gerçekle kafamı kaldırdım. Ben ne yapıyordum?

"Hyung özür dilerim, seni uyutmam gerekirken kendim uyuyordum az daha. Bu gecelik es geçsek olur mu? Yarın tekrar deneriz. Şu an çok uykuluyum." son cümlemi söylerken sesim kedi gibi çıkmıştı.

"Tabii ki olur, ama burada uyuyabilirsin. Odana yürümene gerek yok." diyerek ensemi okşuyordu. Bir tür ikna etme yöntemi gibiydi.

"Yok, odama gitsem daha iyi olur. Sana iyi geceler." diyerek yataktan kalktığımda bana hayal kırıklığı ile baktığını görmüştüm. Hatta sanki içinden 'keşke ona oda vermeseydim' dediğini duyuyor gibi olmuştum.

Kapıya adımladığımda "Jungkook," demesiyle durdum ve ona döndüm.

"Yarın.. başka bir şey yapmaya ne dersin? Mesela egzersiz?"

Hımm, kulağa hoş geliyordu ve o bunu istiyorsa tabii ki yapabilirdik.

Uykulu halime rağmen gülümseyebildiğim kadar gülümsedim.

"Elbette olur hyung!"


friend's hyung ࿐ jikookWhere stories live. Discover now