with my mouth

7.7K 564 299
                                    

yorum
yapar
mısınız

***

"Ah, h-hyung yapma şunu!"

Dili, kulağımın alt kısmından boynuma doğru bir yol çizerken konuşmaya çalışıyordum. Altında ezilmem bir yana dursun, yaptıkları yüzünden kolumu kaldırıp itecek takatim kalmamıştı. Yine beni etkisi altına almıştı.

"Ama hoşuna gidiyor, gitmiyor mu?" boynumu yalamakta olan dilini sonunda ağzının içine sokup derin sesiyle söylemişti. O böyle konuştuğunda her şeyi siktir edip üzerindeki gömleği çıkartarak yatağa atasım geliyordu ama yapamazdım. En azından bir kaç günlüğüne.

"O-onunla ilgisi yok tamam mı? Sadece, şu an olmaz işte.."

Bir kaç saniye yüzümü inceleyip, daha sonra dediklerime kulak asarak kollarını sarmakta olduğu belimden çekti ve biraz uzaklaştı. Keşke bir de zihnimin içindekileri duysaydı.

"Peki o zaman." deyip arkasını dönerek odamdan çıktı. Vaov, tamam. Son söylediği şeyde sesi gerçekten soğuk gelmişti. Ona böyle davranarak muhtemelen tavır aldığımı ve belki de onu istemediğimi düşünüyordu. Lanet olsun, elbette ki onu, onun bana yaptığı her şeyi istiyordum ama yapamazdım. Tamam, işim artık pekte sorun değildi çünkü Jimin çalıştığım şirketteki idareyle konuşarak artık evde çalışmamı sağlamıştı. Nasıl yaptın diye sorduğumda ise benim yapamayacağım çok az şey vardır diyerek geçiştirmişti ve eh, ben de bundan memnundum o yüzden irdelememiştim. Haftada üç gün falan gitmek zorunda olduğum bir okulum vardı ve dolayısıyla çoğu zaman hep onunla vakit geçiriyordum. Okul bize fazla engel olmuyordu ama son zamanlarda üç gün gitmeyi de bıraktığım için okuldan uyarı almıştım. Bu yüzden sinirlerim bozuktu ve ayrıca bana aylar önce verilen, ama yaşadığım olaylar yüzünden konusunu bile unuttuğum bir proje ödevim vardı. Bu, kağıtlarla halledilebilecek bir yazma ödevi değildi elbette. Son teslim tarihi üç gün sonraydı ve ben yarısını daha bugün bitirmiştim. Günlerdir sadece kahve ve bir kaç paket yiyecekle ayakta duruyordum. Bu süreçte her ne kadar başlarda Jimin bana yardımcı olmuş olsa da, bugün tamamen değişik davranmaya başlamıştı nedense. Bitirmeye çalıştığım ödevi bilmesine rağmen ikide bir yanıma geliyor, ya sürekli ses çıkartıp sorular soruyor ya da bana dokunmaya çalışıyordu. Başlarda sıkıntı etmeyip şakayla karşılamıştım ama az önce beni yatağa yatırıp kollarımdan bastırarak kalkmamı engellemiş ve yüzümü öpüp durmuştu. Çok kez dur dememe rağmen hem de. Bu yüzden ben de sinirlenmiştim ve sonucunda onu istemediğimi düşünmüştü.

Eğer onu düşünmeye devam edersem akşama kadar ödevimde ilerleme kaydedemeyeceğimi fark ederek onu zihnimin tozlu köşelerine sıkıştırdım ve işime geri döndüm. Sonradan onun gönlünü almayı kafama koymuştum.

•••

"Pekala Sungwoon, ama o projenin taslaklarını en kısa zamanda elimde istiyorum bilmiş ol. Evet, sana da iyi geceler."

Siktir. Sanırım bir iş görüşmesi yapıyordu. O genelde birileriyle iş konuşurken oldukça sert, huysuz ve.. seksi olurdu. Gerçekten de kapıyı tıklatıp içeri girmeli miydim şu an?

Aman, ne olacaktı ki sanki? Hem sabah onu üzmüştüm, muhtemelen bana yaklaşmazdı bile gururundan.

"Şey, Jimin hyung, biraz konuşabilir miyiz?"

Bir kaç saniye ses gelmesini bekledim ama gelmedi. Tekrar seslenecektim ki kapıyı açmasıyla kelimelerimi yuttum. Yüzüne bile bakmadan hızlıca içeri girip ellerimi arkamda birleştirdim. Odası içki kokuyordu ve yine soğuktu.

Kafamı kaldırıp yavaşça ona baktığımda gerçekten öksürük krizine girmenin eşiğinden döndüm. Yutkunamamıştım bile!

Sikeyim ama, bunu bilerek mi yapıyordu bu adam? Üzerinde göğsünün ortasına kadar açık, bordo renk ince bir pijama üstü vardı ve dudakları içtiği şaraptan dolayı kızarmıştı. Tamamen sarhoş gibi durmuyordu ama bakarken kendimi kaybettiğim gözleri şu an baygın bakıyordu. Of, yüzü şu ana kadar gördüğüm en yakışıklı yüzdü ve ben bunu asla inkar edemiyordum. Tanrı, Jimin'i yaratırken özel bir çaba sarf etmiş midir acaba diye düşünüyordum mesela her gün. Ben onun yanında aşırı sönük kalan bir tiptim. Sadece ince bir bedenim, duş altıktan sonra iğrenç bir şekilde hafif kıvırcıklaşan saçlarım, bol ve daha bol kazaklarım vardı.

"Jungkook? Bir şey konuşmak için gelmemiş miydin? Eğer böyle dikilmekte kararlıysan git ödevini bitir daha mantıklı." sesi oldukça düzdü. Ah, doğru ya buraya onunla bir şeyleri halletmek için gelmiştim ama düşüncelere daldığım için bunu bile unutmuştum.

Ağzımı açtım ama hiç bir şey çıkmadı dilimden. Lanet olsun, buraya gelmeden önce ne diyeceğimi biliyordum ama şu an yanaklarımda hissettiğim sıcaklık ve alt taraflarımda hissettiğim minik sızı yüzünden dilim tutulmuştu. Bu yüzden karşısında öylece dikiliyordum.

"Jungkook, güzelim sen iyi misin?" gözleri yüzümü tararken, sonunda alt kısmıma da bakacağını bildiğimden ani bir şekilde bedenine sarıldım görmemesi için. Sikeyim, sikeyim, sikeyim, neden asla mantıklı davranamıyordum?

Kollarımı boynunda onu boğmak ister gibi sıkılaştırdım. Gerçekten de konuşamıyordum şu an.

Ellerini belime sardı o da ve bir kaç saniye öylece durduktan sonra bırakmak için itmeye çalıştı ama bedenimi tamamen ona yasladım ve engelledim. Beni öyle görmemeliydi.

"Hey, ne oluyor sana Jung- " Siktir. Boynuma yaslı olan dudakları yüzünden sırıttığını hissediyordum.

"Oh, demek öyle?"

Aniden gevçekçe tuttuğu belimi sıkıca sardı ve bacaklarımı beline dolamamı sağladı. Hala ona sıkıca sarılıyordum ve yüzümü göremiyordu ama muhtemelen çoktan sebebini anlamıştı. Ve lanet olsun ki alt tarafım çok daha fazla sızlamaya başlamıştı.

"Jungkook, eğer böyle durmaya devam edersen minik Jungkook'un canı daha fazla yanacak."

"O-olmaz, inemem buradan."

"Tamam, o zaman çalışma masasının üzerine otur ama benden ayrıl." niye ondan ayrılmamı istiyordu ki? Beni istemiyor muydu? Yoksa ağır mı gelmiştim?

"Ağır mı geldim?"

Küçük bir gülümseme bıraktı beni masasına oturturken.

"Hayır, bir bebeği taşımaktan farksızdı ama senin iyiliğin için bana yapışık şekilde durmaman daha iyi."

"O-oh tamam o zaman." Neden bahsettiğini anlamamıştım ve şu an ki acım gerçekten çok fazlaydı. Acilen buradan çıkıp icabına bakmam gerekiyordu.

"Hyung, ben şimdi gitsem sorun olur mu? Yarın da konuşabiliriz. Hem, ödevim de bitmedi daha."

Yalandı. Ödevi gaza gelerek buraya gelmeden önce bitirmiştim.

"Hmm, ödev mi yapacaksın yani,"

Boynumda olan elini yavaşça bedenime sürtereken kasıklarıma indirdi.

"Hem de bu şekilde?" deyip orama bastırdı hafifçe.

"S-sorun yok. Onu ben halledeceğim."

Bu dediğim onu sinirlendirmiş gibi kaşlarını çattı. Elini biraz daha bastırdı.

"Burada ben varken, gerçekten de kendi kendini tatmin etmeye mi çalışacaksın?"

Kafamı salladım.

Elini pantolonumdan içeri soktu.

"Mm, belki de o ince ellerinle kendini çekmek sana yetmeyecek ve beni düşünerek kendini parmaklayacaksın."

Eli benimle oynadığı için söylediklerini idrak edemiyordum ama çok kirli konuşuyordu. Gözlerim da yaşlanmıştı acıdan.

"H-hyung bırak lütfen gideyim."

Kafasını iki yana sallayarak onaylamadığını belirtti.

"Hyungun sana yardım edecek. Hem de ağzıyla."

**

BEN NAPIYORUM
















friend's hyung ࿐ jikookWhere stories live. Discover now