dördüncü antidepresan

2.4K 222 226
                                    

"Garip görünüyorsun," dedi Aybars ve elindeki kahve bardaklarından birini benim önüme bıraktı. Gözlerim ilk önce kahveyi, ardından onun yüzünü buldu.

"Her zamanki halim be kanka," dedim, karton bardağı avuçladım ve kahvemden büyük bir yudum aldım.

Onu WhatsApp'tan engelleyeli iki gün olmuştu. Art arda giren sınavlar bir yana, durmadan aramasını beklemiştim. Bunu neden yapıyordum? Hayatımda sesini ilk defa duyduğum bir yabancının her gün beni bir defa arayıp, iltifat etmesine mi alışmıştım?

Çok ağır saçmalıyordum ve bu düşünceler hiç bana göre değildi.

Aybars da kahvesinden bir yudum aldı. "Menekşe'yi gördün mü?"

Başımı iki yana olumsuz anlamda salladım. "Hayır. Sevgilisiyleydi, çıkışta birlikte gittiler."

Başını salladı. Sessizleşti. Tıpkı benim bir süre sonra hissizleştiğim gibi.

Yanağını omzuma bastırıp, olduğu yerde yayılarak omzuma yattığında küçük bir gülümsemeyle omzuma yatan bu küçük adama baktım. Buz gibi ellerimi onun alnına bastırıp, başımı başının üzerine devirdiğimde, zaman üzerimize örtülen bir battaniye gibiydi. Onda, son zamanlarda ona ara sıra uğrayan bir durgunluk görüyordum. O kadar uzun zamandır birlikteydik, o kadar uzun zamandır birbirimize yaslanıyorduk ki bunu benden saklayamazdı.

"Son zamanlarda neyin var lan senin?" diye sordum mırıltı şeklinde.

"Çişim," diye mırıldandı gözlerini açmadan.

"O numara bana ait. Dökülür müsün?"

"Dökülecek bir şey yok ki Gizemli Gizel'im. Sınavlar önlü arkalı sağlı sollu giriyor, ondan galiba. Özel bir şey değil yani."

Her ne kadar içime sinmemiş olsa da, bunu sonrasında irdeleyeceğimi kafamın bir köşesine not ederek gözlerimi kapattım. Menekşe, Aybars ve ben birlikte büyümüştük. Aynı mahallenin farklı iki serseri çocuğu ve pembe kafalı bir süslü kokona...

"Asıl senin neyin var?" diye sordu ve omzumdan kalkıp yüzüme baktı.

"Nasıl yani?"

"Biri seni rahatsız mı ediyor? Telefona bakıp duruyorsun. Sanki birinin aramasını bekler gibi."

O an, olduğum yere çivilendiğim andı. Gözlerimi irileştirmemek için kendimi zor tuttum. Nasıl anlamıştı? Gerçekten bu kadar belli etmiş miydim?

Herkesin gözünde duygusuz olan kız duygularını belli mi ediyordu?

"Öyle bir şeyin olamayacağını biliyorsun," dedim kendimden emin bir şekilde gülerek. "Adamın dilini koparırım. Annem son zamanlarda telefonumun sürekli sessizde olmasından şikâyetçi de, ondan..."

Aybars bir süre yüzüme baktı. Bunu yemiş miydi bilmiyordum, yani emin olamıyordum ama hiçbir şey söylemedi, ayağa kalkıp elini beni de kaldırmak için uzattı. Ona tutunup ayağa kalktım ama bir yanım daima yerde kalmaya mahkûmdu benim.

🌺

Sevgili günlük, bugün de öldüm ve bugün de kimse görmedi.

Eğer sayfalarının dili olsaydı, neden sürekli bu cümleyi yazıp durduğumu sorar mıydın bana? Bundan emin değilim çünkü her gün düzenli olarak ölüyorum ve insanlar nedenlerini sormuyorlar bile.

Sormasınlar.

Anlamıyorlar.

Anlamasınlar.

Hiç kimse beni düştüğüm kuyudan kaldırmasın.

Çünkü ben birinin bana acıması yerine, acıdan kıvranmayı yeğlerim.

O an durdum, önümdeki sayfaya baktım. Beyaz sayfa üzerine vurduğum mürekkep darbeleriyle kirlenmişti. Telefonumu elime aldım, engellediğim çocuğu aradım ve telefonu kulağıma yasladım.

"Arayacağını biliyordum." dedi açar açmaz.

"Tatava yapma. Sadece amacını öğrenmek istiyorum."

"Tek amacım gülmek ve bu da sen gülmediğin sürece olmuyor."

"Neden?"

"Çünkü ben seni çok seviyorum." Sertçe yutkundum o an. Öyle içinden kopa kopa söyledi ki. "İçim içimden geçer de ben senden geçemem sanki. Beni neden anlamıyorsun?"

"Ne buldun ki bende bu kadar?" dedim şoklar içinde.

Derin bir nefes aldı o an. Sanki uzun, gücü olmayan bir konuşmaya başlar gibi. "Güzel yüzün, dokunmak için her şeyimi feda edebileceğim saçların, ok gibi kirpiklerin bir yana, senin geçtiğin yere dağılan kokunu solumak için adımlarını takip eden birine soruyorsun bunu... Olduğun gibi davranıyorsun mesela, ne bileyim, sevmediğin birini sevmiyorsun ve o konu orada kapanıyor senin için. İyi davranmak gibi bir kaygın yok, kasıntıların yok, her insana karşı duyduğun bir merhametin yok ama çok güzel bir kalbin var... Ne dersin, oraya yerleşebilir miyim?"

🌺

kırmızı nilüfer Where stories live. Discover now