yedinci antidepresan

2K 201 130
                                    

Henüz o kadar küçüktüm ki, bazen bedenim ruhumun sırtlandığı bu acıya karşı dolu gözlerle bana bakıp, benden onu kurtarmamı diliyordu. Yaşadığım onca şeye, sürüklendiğim kişiliğe rağmen öyle küçüktüm ki, yaşayamadığım çocukluğum gençliğime geçiriyordu tırnaklarını ve  öyle büyüktüm ki kendimi küçülterek yok olamıyordum bu dünyadan.

Kendi tükürüğümde boğulduğum saniyelerde, gözlerim irileşti ve sanki ciğerimi kusuyormuşum gibi öksürmeye başladım. Telefonun diğer ucundan konuştuğunun farkındaydım, onu duyabiliyor ama asla algılayamıyordum. Aybars durdu, omzunun üzerinden bana bakarak kaşlarını çattı; o kaşını çattığı anda sol kaşının üzerinde duran dövme dalgalanarak garip bir hâl aldı. Bakışlarım kaşının üstündeki dövmeye sabitlenirken, ağzım açık duruyordu. Tıpkı bir alık gibi görünüyordum muhtemelen.

"Kim?" diye sordu Aybars, telefonun diğer ucundaki çocuk susmuştu şu an. Benim konuşmam gerekiyordu.

Ben daha bir cevap bile veremeden, telefonu elimden çekip aldı; normalde olsa buna asla izin vermezdim ama şu an ona nasıl bir açıklama yapacağımı bilmediğim için hiçbir tepki vermedim. Ona kim olduğunu sordu, alo dedi, sonra biraz daha alo, diye bağırdı ama galiba çocuk telefonu kapatmıştı.

"Kim lan bu?" diye sordu Aybars çatık kaşlarla telefonumun ekranına bakarken. "Seni rahatsız mı ediyor? Sapık falan mı? Bak öyle bir şey varsa..."

"Hayır, hayır," diye mırıldandım aceleyle ve elindeki telefonumu çekip aldım hemen. "Aslında birkaç gündür sana anlatmayı planlıyordum, bir yerde oturalım anlatırım."

Aybars başını salladı, kolunu omzuma attı ve okulun çıkışına doğru yürümeye başladık. Okuldan çıkana dek aklımda aynı düşünceler dönüp durdu. Aybars'ı sevgilim zanneder miydi? Bunu istemiyordum. Bunun onunla alakası yoktu ama biz hep abi-kardeş olarak büyümüştük ve bunu düşüncesi bile midemi kaldırıyordu benim.

"Onur bak, oradalar!"

Menekşe'nin sesini duyduğumuzda bakışlarımız sesin geldiği yöne doğru döndü. Onur ile sarmaş dolaş bir şekilde bize doğru yürüyordular. Onur'u görmenin etkisiyle yüzüm buruştu.

Onu asla sevemiyordum.

Menekşe yanımıza gelip bize sarıldığında gülümseyerek kolumu beline doladım. Bazen gerçekten geri zekâlının teki oluyordu ama o benim özel kızımdı. Güzel kızım.

"Hadi birlikte bir şeyler yapalım!" diye cırladı Menekşe Onur'un elini çekiştirerek.

"Ama biz arkadaşlarla..."

"Sıçacağım Pubg'ne," diye homurdandım Onur'a  cins cins bakarken. "Şu kıza hiç vakit ayırmıyorsun."

Onur sızlana sızlana da olsa bunu kabul etti ve okulun yakınlarındaki kafeye doğru yürümeye başladık. Onlar önden, biz arkadan yürüyorduk. Aybars buruşmuş bir suratla Onur'u süzerken, "Meymenetsiz amcık," diye mırıldandı. İstem dışı gülmeye başladım.

Masaya oturduğumuzda, ben acı bir kahve söyledim, diğerlerinin ne istediğiyle ilgili bir fikrim yoktu çünkü bununla ilgilenmiyordum. Telefonumu açtığımda, onun yeni numarasından bana attığı mesajlar panelime düşmeye başladı.

05**: kahrolası hayatımın yok bir dönem noktası, sönüp giden tebessümü esrarla mı dirilttin? hayat benim ellerimde ufak bir oyuncak, mutluluk bu çocuk için kanlı bir salıncak

05**: Seni ilk gördüğümde kulaklığımdan dinlediğim şarkının bu mısralarındaydım

05**: Mutluluk sen gülümseyene kadar benim için kanlı bir salıncak olmaya devam etti.

05**: hiçbir melek ölmez ama sen bir kere dirilmedin'

05**: Seni gördüğümde, etraf bulanıklaşıp sadece sen netleştiğinde ve tüm şehrin gürültüsü susup gözlerin konuştuğunda, yine aynı şarkının bu mısrasındaydım

05**: silgiyle iz bıraktın, kalemle silinmedin'

Gizel: Tahmin edeyim, beni sevmek acı vermeye başladığında da bunu mu söylüyordu Bozok?

05**: Seni sevmek hiçbir zaman acı vermedi ki

05**: Acı veren tek şey senin kendini sevmemendi

05**: Sen her aynaya bakıp yüzünü buruşturduğunda ben biraz daha kıvranıyorum

05**: Bana yardım etmek bu kadar zor mu?

Sesler miydi susan yoksa kulaklarım mıydı artık duymayan? Bilmiyordum ama üzgündüm. Kendimi sevmediğim için değil, bana yardım eden birine yardım edemediğim için.

"Aaa, Barlas reis," dedi Aybars, kafamı kaldırıp baktığı kişiye baktığımda daha önce birkaç kez Aybars'ın yanında gördüğüm sarışın çocuğu gördüm. Aybars ona seslendiğinde çocuk gözlerini kaldırıp bize baktı.

Ağır ağır adımlarla bize doğru geldi ve Aybars ile gülerek tokalaştılar. Masadaki bizlere de gülümseyerek başıyla selam verdi.

"Oğlum konuşsana lan biraz, dilini mi yuttun?" dedi Aybars ama çocuk katiyen konuşmuyordu. Yaptığı tek şey başını sallamak, gülümsemek ve mimiklerini kullanmaktı. "Valla seni tanımasam sesini birisinin duymasından çekiniyorsun zannedeceğim..."

Sesini birisinin duymasından çekiniyorsun zannedeceğim.

Gözlerimi kısarak çocuğa baktım, bana bakmıyordu ama bakışlarımı hissettiğinden emindim. Telefonumu çıkarıp, beni aradığı yeni numarasını ararken kalbim uzun zaman sonra ilk kez bu denli hızlı yumrukluyordu göğsümün kapısını.

Ve bir telefon çalmaya başladı.

🌺

kırmızı nilüfer Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin