20. BÖLÜM "ÖFKE"

123K 4.8K 1.6K
                                    

Yine upuzun bir bölümle geldim. Asafcığımda var.

Lütfen oy vermeyi yorum yapmayı unutmayın.


20. BÖLÜM "ÖFKE"

Küllerin kalıntılarına tutunmaya çalışan parçalar çürük kozadan kopup rüzgara karışırken etrafımı saran sayfaların beni yapayalnız bıraktığı karanlıkta elime uzanan adamın eli gerçekti, parmakları sıcacıktı ve varlığı korkumu gidermişti.

Şimdi olduğu gibi.

Aklımın bana oynadığı oyuna kandığımı düşünmüştüm çünkü o çok uzaktaydı, eski evime zorla getirildiğimi bilmiyordu. Faruk Akçalı'nın bu kadar ileri gideceğini ikimizde tahmin edemezdik. Bu hayattan, onun baskı ve şiddettinden kurtulmak için evlenmiştim. Ama bu bile beni Faruk Akçalı'nın esaretinden kurtaramamıştı. Dışarısı o sağ olduğu müddetçe benim için hep tehlikeli olacaktı. Bugün bunu iyi anladım, bana kendi yöntemiyle belletmişti.

"Kendinizi bir şey mi zannediyorsunuz!" Cesur hocanın tehditvari sesi hırıltılı ve sert ve yüksekti. Yağan yağmura karışan adımlarını duyuyordum, bana doğru geliyordu. Söz verdiği gibi her nedere olursam olayım bana hep gelecekti.

"Sikik herifler!" Cesur hoca öyle bir bağırdı ki gür sesi yağmurun sesini bastırdı, onda bir değişiklik vardı göremesemde hissediyordum. "Leşinizi çamura sericem!"

"Kocanda senin gibi boş konuşuyor kız." Faruk Akçalı'nın kendine güvenmesi onun zararına olacaktı. Fakültede gördüğü sakin adamın geldiğini düşünsede yanılıyordu.

O değişmişti.

Reşat Teke hızla kollarımın altından tuttu bedenimi biraz kaldırıp eşikten içeri çekmeye çalıştı tırnaklarımı pervaza geçirdim yine, lanet kapısını üzerime kapatmasına asla izin vermeyecektim.

"Bırak kız." Yapmadım, gücümü parmaklarıma vermiştim ve daha fazlası olsaydı tırnaklarımla iğrenç suratında sağlam kalan kısımları parçalardım. "Geliyor." diye mırıldandı korkuyla, büyükçe yutkunduğunu duydum. Kaçacak yer yoktu, kapı eşiğindeydim kapıyı kapatamazdı, tek çaresi vardı oda üstüne gelen adamla dövüşmek.

Hızla kararını verdi, beni yere bıraktı, hareket etti, adımlarına yoğunlaştım, etrafımda döndü ve kapıdan çıktı. Islak gözlerimi açmaya çalıştım, onun ne halde olduğunu görmeliydim çok garip hissediyorum, tanıdığım enerjisi Cesur hocadan çok bir yabancıya aitti.

Birkaç denemeden sonra ağır göz kapaklarımı kaldırabildim. Görüntü bulanıktı, sırt üstü uzandığımdan kapının üst tarafına bakıyordum. Kafamı sola verip aşağıya eğdim, dışarıyı artık görebiliyordum. İki karartı birbirine yaklaşıyordu, çamura basan adımlar sertti, mesafe kapanıyordu.

Yağan yağmur eşliğinde son adımlar atıldı.

Reşat Teke'ye yetiştiği gibi suratını kavrayan Cesur hocayı net gördüğümde duvarları yoktu, ifadesine oturan öldürme arzusu insanı ürpertiyordu. Göz bebekleri büyüyüp irisleri genişlemiş kirpikleri transa girmiş gibi kıpırtısızdı, sinirden çenesi kasılmıştı ve öfke ıslanan bedenini titretiyordu.

Avuçladığı yüzün sahibinin boynunu kırmasından korktum, ciğeri beş para etmez herifler yüzünden hapse girmesini istemiyordum. Neyse ki aklımdan geçeni yapmadı, koluna asılan Reşat Teke'yi zorlanmadan ayaklarını geriye doğru yerde sürttü, birkaç saniyenin ardından kafasını sertçe duvara geçirdi. Soluklanmasına izin vermedi yüzüne yumruk geçirdi, kan Reşat Teke'nin ağzından aktı, bir yumruk daha yedi ve ardından onlarcası geldi. Yüzü dağılıp kanlar içinde kaldı. Cesur hoca tatmin olmadı yakasını tek eliyle kavradı iki büklüm duran bedenini duvardan ayırdığı gibi sertçe sırtını çatlamış duvara geçirdi. Reşat Teke'nin ağzından acı dolu bir inleme kaçtı, suratına iki yumruk daha yedi, direnecek gücü kalmayınca kolları iki yanına düştü, altına yaptı, Cesur hoca bedenini son kez duvara geçirip elini yakasından çekti. Reşat Teke duvardan kaydı, yarı baygınken yere yığıldı.

CESUR/çürük koza(+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin