16.BÖLÜM

66.1K 2.9K 215
                                    

Sabah erkenden kalktım her zamanki gibi. Gece yatmadan kararsız kalmamak için kıyafetlerimi hazırlamıştım. Çabucak giyindim, yemek çıkınımı hazırladım ve camın önünde Adnan Ağabeyi beklemeye başladım. Arabayı görür görmez kabanımı alıp botlarımı giyip aşağı fırladım. O kadar çok telaş yapmıştım ki kapıyı kilitlemek bile aklıma sonra geldi. Merdivenlerden geri dönüp kapıyı kilitledim.

Adnan Ağabey beni görünce arabadan inecekken ben ön koltuğun kapısını açıp arabaya bindim.

— Günaydın Adnan Ağabey nasılsın? Diye sordum gülümseyerek.

— İyiyim Aylin Hanım siz nasılsınız? Diye sordu ciddi bir yüzle.

— Adnan Ağabey bak bir hafta boyunca sabah ilk göreceğim yüz senin ki olacak. Şu hanımı falan kaldırsak. Sen bana sadece Aylin desen ben sana Adnan Ağabey olmaz mı? Olur bence harika olur, dedim.

— Bora Bey yokken tamam ama bana giderken sıkı sıkı tembih etti. "Benmişim gibi saygı gösterilcek" diye ondan bende...

— Bora Bey işte söylemeye gerek yok. İş ciddiyeti. Her zaman ki ciddiyeti. Çok da ciddiye almamak lazım, dedim sırıtarak.

Ah Bora Bey ne yapmaya çalışıyorsunuz acaba? Benden ne istiyorsunuz...

Odama girer girmez önce eşyalarımı bıraktım sonra önce Bora Beyin sonra kendi odamın camını açtım. Hava soğuk olduğu için Bora Beyin camını hemen kapattım Sinem Hanımlar kızmasınlar.

Benden yaklaşık bir saat sonra ki bu Bora Bey için geç kaldı demek sarışın Türk standartlarına göre uzun bile sayılabilecek mavi-yeşil gözlü hoş bir kadın içeri girdi. Kendinden emin havası ile hoştan öte güzel bir kadındı.

Ayağa kalktım;

— Hoş geldiniz Sinem Hanım. Ben...

— Aylin, dedi beni süzerken. Sonra beğendi sanırım devam etti;
Hoş buldum, dedi ve odanın kapısını işaret etti. Ben de kafamı salladım. İçeri girdi. Ne yapacağımı bilemedim. Gitsem mi gitmesem mi bilemedim. Ben öyle şaşkın şaşkın kararsız dururken kapı açıldı. Karşıma geçti;

— Aylin iki Türk kahvesi söyle de ağabeyimin odasında şöyle karşılıklı içelim, dedi. Kafamı salladım.

Ulan yerecek miydi övecek miydi? "Hayırlısı" dedim kahveleri söyledim. Odaya girdiğimde masasında bulamadım. Oturma grubuna oturmuş önünde kendi bilgisayarı oturuyordu. Ben işle ilgili bir şeyler bakıyor herhalde derken baktım dizi açmış onu yüklüyordu.

— Bakma öyle uzaylı görmüş masum köylü gibi. Herhalde çalışacak halim yok. Ağabeyim beni buraya korkuluk niyetine dikti. Sen benden daha çok şey biliyorsun. Ben şirkete bile ilk defa geldim. Ne yapayım işte patron havasında bir hafta gidip geleceğim. Normalde Richard gelir ama demek ki ikisinin birden orada olması gerekiyor. Bir hafta boyunca sıkıntıdan patlamam umarım, dedi.

— Siz ne iş yapıyorsunuz, diye sordum pat diye.

— En önemli işi tatlım. Benim üzerimden para kazanıyor sevgili ağabeyim. Ben sattıkları nevresim takımlarının desenini çizen gizli kahramanım. Onların o kadar özel olmasının sebebi benim, dedi gülümseyerek. Başımı salladım.

— Gerçi bu aralar Peralto'nun da koleksiyonu için çizimler yapıyorum. Aslında bir ay sonraki lansmanın defilesinde çıkacak en önemli üç parçayı ben çizdim. Kimsenin haberi yok. Gizli bilgi. Sily imzası gördüğün her şey benim eserim, dedi gülerek.

Sevmiştim bu kızı. Belli çılgın, çatlak ve deli doluydu. Sanatçılar hafif deli dolu olmaz mıydı yani. Bana döndü;

— Ee sen hep asistan mı olmak istiyordun? Diye sordu pat diye.

Sevmek Zamanı (#Tamamlandı)Where stories live. Discover now