29.BÖLÜM

61.7K 2.7K 241
                                    

Beni evin önünde indirdi. Tam arabadan inecekti;

— Bora inme istersen. Komuşulardan gören olur. Zaten araba dikkat çekici. Alırken zaten indin. Anneme haber gitmesin. Yani şimdi burada değil ya aklı kalmasın, dedim utanarak.

— Tamam güzelim. Yukarı çık, kapını kilitle sonra da beni ara. Güvende olduğunu bileyim, dedi ve yanağıma bir öpücük kondurdu.

— Her şey için teşekkür ederim. Çok güzel bir geceydi, dedim aynı şekilde yanağına minik bir buse bırakırken.

— Gece daha güzel olabilirdi ama, dedi sırıtarak.

Yanaklarım kızardı.

— Bu kadar kendine güvene, bu kadar pabuç gibi dile, hazır cevaplığa anında utanan bir sen. İnanamıyorum, dedi gülerek.

— Yani bu konularda rahat değilim, diyelim. Peralto'ya girdiğimden beri erkek arkadaşım olmadı. En son erkek arkadaşımlada bitme nedeni... neyse boşver. Bir başka zaman anlatırım. Görürsen Sinem'e selam söyle, dedim arabadan indim.

Nasıl anlatacaktım ki. Bora'ya nasıl anlatacaktım ki yaşadıklarımı yirmi yaşında Berkay ile verdiğim mücadeleyi sonucunda sakatlanmamı nasıl anlatacaktım ki.

Evet kavga sebebimiz benim onunla birlikte olmak istemememdi. Ailesi tatile gidince ev boş kalmış bana "Bize gidelim" dedi ben de "Annenler yok. Komşular annenlere söyler rezil oluruz. Olmaz" dedim. "Kızım ne var bunda sevgilimsin. Üstelik evleneceğiz" dedi. "Onunla alakası yok. Bana göre daha yaşımız küçük, gerek yok" dedim. İşte böyle kavga büyüdü. Sonra bana inat tribünde o kızla yakınlaştı.

Sonuç ben hayallerime veda ettim. O beni daha ameliyat esnasında terk edip şey gibi ortada bıraktı. Bir daha ne aradı ne de sordu.

Onun travmasını atlatıp yeni yeni arkadaş ortamlarına girerken gerisi bilindik hikaye babamın kaybı bla bla bla.

Şimdi ise Bora ve ben tamam her şey güzel de işte de ben nasıl akışına bırakacağım? Bu arada bakalım beni, bizi neler bekliyor? Yaşayıp göreceğiz sanırım.

Sabah onu göreceğim için pek bir heyecanlıydım. Onu mu giysem bunu mu giysem o heyecanla karar veremedim. Tabii bu kadar oyalanınca geç kaldığımı fark ettim. Motor ile gitmeye karar verdim.

Eteğimin üzerine tulumumu giyip, kaskımı takınca hazırdım. Biraz hızlı gidince her zaman gittiğim saate beş dakika kala otoparka girmiştim. Motoru park ettim. Motordan indim ve kaskımı çıkartmak için mücadele etmeye başladım. Kaskın kilidi sıkışmıştı. Ben böyle kaskla boğuşurken arkamdan;

— AYLİN, diye bir bağırma duydum. Boş otoparkta ses yankılanmıştı. Yutkundum. Yavaşça geri döndüm elim kaskımın kilidinde, öylece kaldım.

— Kızım sen beni deli mi edeceksin? Arıyorum telefona cevap vermiyorsun. Eve geldim kapı duvar. Sonra manyak bir motor yanımızdan ciuuuv diye geçiyor bir bakıyorum bizim şirkete giriyor inşallah o değildir diyorum ama maalesef sen çıkıyorsun, diye soluksuz sıraladı kelimeleri ard arda. O sinirle bu kadar kelimeyi mantıklı bir cümle içinde nasıl o kadar hızlı kullanabilmişti düşündürücü...

— AYLİİN! Diye bir hönkürtü duyunca cevap vermem gerektiğini anladım.

— Ha sen beni alacak mıydın? Konuşmadık ki biz. Adnan Ağabey ile geliyorsun diye ben de oralı olmadım. Geç kalınca...diye ben de hızlı ve düzgün konuşma yeteneklerimi sıralamaya başladım. Ama o sabırsız tabii lafımın arasına daldı.

— Geç kaldığın yanımdan geçerken verdiğin gazdan belliydi. Yediğin küfürleri bir bilsen, dedi hırsla.

"Yodoon koforloro bor bolson" etmeseydin. En önemlisi Adnan Ağabey karınca ezmez Şevki gibi öyle tıngır mıngır gitmeseydi. Geç kaldım. Sevgili olduk diye ben prensiplerimden taviz vercek değilim her halde...

Sevmek Zamanı (#Tamamlandı)Where stories live. Discover now