3

350 57 97
                                    

NOT: Kendinizi bulduğunuz ya da ruhunuzun en derin yerlerinde hissettiğiniz paragraflara bir A harfi bırakır mısınız?

Kapı çalıyor

hey sen,

duyuyor musun?

kapının ardındaki biri acı acı bağırıyor,

kurtar beni, diye haykırıyor,

neden kurtulmak istiyor?

yaşamdan mı, acılarından mı,

olduğu kuklanın iplerinden mi?

sana diyorum,

kapı çalıyor,

açmayacak mısın?

3.

Bale

ve sessizlik.

Sessizlik gerçekten sessiz miydi?

Ben gerçekten sessizlikte mi veya sessizlikle mi dans ediyordum?

Ya duyamadığımız ama duymamızı isteyenler varsa

Ve sessizlik kelimesi de insanları duymamamız için yaratılmışsa?

İnsanları duymadıkça umutlar tükenir, tükenen her şey aslında bir ölüdür.

Bu da sessizlik kelimesini yaratanın bir katil olduğunu gösterir.

Katiller cezalandırılıyorsa eğer, insanların seslerini, umutlarını ve ruhlarını öldüren bu sessizliğe neden bir ceza verilmiyordu?

Parmak uçlarımda yükseliyorum göğe, sallanan ipleri tutmak ister gibi. Dönüyorum, yuvarlak ama içi boş bir dünya gibi. Ellerimle uzanıyorum, birilere uzanmak için değil, onları itmek için. Müziğim yok, sessizliğim var. Delicesine dönüyor, yükseliyor ve... gülüyorum. Yaptıklarımda bir sebep aramayın; ben sadece, deli Amora'yım, öyle değil mi?

Ve ben, bir sessizliğin içindeyim, göz gözü görmüyor, kimse kimseyi duymuyor, hayat kalanlar ve ölenler için de devam ediyor. Boş bir duvara bakıyorum şimdi, orada bir oyun sergileniyor. Başrol bir iskelet, yan karakterler ise iskeletin yerde bıraktığı derisini, bedenini kemiren şeyler; belki de insanlar, bilmiyorum, anlamıyorum, çözemiyorum. Sessiz aklım yetersiz bu konuda. İskelet bana dönük. gözleri yerinde yok ama bana baktığını hissediyorum. Ardından acı dolu bir gülümseme yolluyor sanki. İnsanlara benzeyen gölgeler, bedenin içinden kalbi çıkarıyor; kalp, ellerinde atıyor. Sıkıyorlar avuçlarında kalbi, durdurana denk. İskelet olan biteni izliyor sessizce. Acı mı çekiyor iskelet?

Ama o sadece bir iskelet ve acı çekemez! Kalbi yok onun, aldılar işte, gölgeler yok ediyor kalbi!

Siktir et.

Acı her şeye sahip olur.

Ve iskelet bana döndü.

Döndüğünde ise bir insandı.

Bir erkekti.

Otobüsteki o beklenmedik çocuktu.

Sesli bir kahkaha patlatıp "Saçmalık!" diye bağırdım.

Saçmalık.

Başımı sağ sola sallarken bakışlarımı boş, rutubetli ve yıkılmaya yüz tutan duvardan çektim. Dansımı bitirip dinlenmek için yaslandığım bir diğer duvarın dibinden kaktım ve bale ayakkabılarımı çıkarıp eşofmanımla spor ayakkabılarımı giydim. Yerdeki sırt çantamı omzuma atarak yürümeye başladım. Saat gece yarısını çoktan geçmiş olmalıydı ama o birbirini kovalayan akrep ile yelkovan denilen aptallar umurumda değildi. Zaman ben ne istersem oydu ve o andaydı.

Harabe ve kentsel dönüşüme girmek için bekleyen evimden sallana sallana çıktım. Keşke insanlar da kentsel dönüşüme girseydi. O zaman Dünya dolardı belki.

Bomboş sokaklarda şarkı söyleye söyleye yürüyordum. Öyle bildiğim tam bir şarkı yoktu; çünkü ezberim kötüydü. Ben de bildiğim yarım şarkıları birleştiriyordum, bazen de sadece ıslık çalarak yürüyordum.

"Şşh, kızım, bu saatte ne geziyorsun ortalıklarda?" Gökyüzünden birileri bana mı sesleniyordu? Yukarı baktığımda sesin gökyüzünden değil, üçüncü kattaki bir balkondan geldiğini gördüm. Baş örtüsünü kafasına yarım yamalak takmış bir teyze koca gözleriyle bana bakıyordu.

"Niye soruyorsun teyze? Gelecek misin sen de?" Yürümeyi kesmemiş, sadece biraz yavaşlatmıştım.

Yavaş adımlar, aptal insanlar.

"Tövbe tövbe, sarhoş falan mısın kızım?" Oldukça sesli bir kahkaha attım.

"Sarhoşum desem sövecek misin teyze?" Bana boş boş baktığında ekledim: "Uyuşuk benim kafa, takma sen." Bir elini diğer avucunun içine vurarak vahladı.

"Uyuşturucu mu aldın sen? Yapma etme kızım, sokaklara maskot olursun, yapma. Vah vah," dediğinde yüzünde sahte bir şeyler yakaladım.

Yavaş adımlar, sahte insanlar.

"Yok be teyze, benim doğuştan uyuşuk kafam, seninkini de uyuşturayım mı, ister misin?" Teyzenin yüzündeki sahte acıma duygusu gidip yerini biraz öfkeye geri kalanı da korkuya bıraktı. Ardından teyze eşi olarak tahmin ettiğim bir adamın adını söyleyerek içeri girdi. Muhtemelen adama beni yakalamasını ve buraya bir daha uğramamam için uyarmasını isteyecekti. Islık çalmaya devam ederek ellerimi ceplerime soktum.

Hızlı adımlar, bağımlı insanlar.

Oyalana oyalana geçirdiğim bir yolculuğun sonunda geldiğim yere şöyle bir baktım. Hiç kimse yoktu.

Ah, sadece bir güvenlik görevlisi vardı. Aptal Amora. Bir kişi varmış işte.

Güvenlik görevlisi kulübesinde uyumak üzereydi. Ona kısa bir bakış attıktan sonra sessiz olmaya çalışarak lunaparkın bordo demirlerine tırmanmaya başladım. Bacağıma batan sivri uçlu demiri umursamadan diğer tarafa atladım. Yere düşerken çıkardığım ses güvenlik görevlisinin kulaklarına ulaşmamıştı neyse ki.

Şöyle bir baktım etrafıma, aletler çalışıyordu. Gülümseyip ilk durağım olan dönme dolaba doğru koşmaya başladım. Jeton gerektiren demirli güvenliğin üzerinden geçerken demire el hareketi çektim. Ardından aletin dönmesi indirilmesi gereken kolu indirip koşarak dolaba oturdum. Güvenlik görevlisi artık tamamen uyur vaziyetteydi. Yavaşça en üste çıkıyordum. Yükseldikçe de görüş açım genişliyordu. Kahkaha attım, özgürce.

Ve dönme dolap en üstte durdu. Ayağa kalktım, önce etrafıma, sonra karanlık gökyüzüne baktım.

"Seni boktan, sahte insanlarla dolu dünya! Bak beni kısıtlayamadın! Özgürüm işte! Bu sefer yenilmeyeceğim sana!" Bağırışlarım tüm lunaparkta yankılanıyordu ve o an güvenlik görevlisinin beni duyup duymaması zerre umurumda değildi. "Geberdiğimde dahi sana yenilmeyeceğim dünya!"

Dönme dolap tekrar hareket eder etmez dengemi kaybedip az kalsın düşüyordum. Bir diğer değişle, nar gibi parçalıyorduk beyni. Yerime oturdum, derin bir nefes çektim ciğerlerime. Ardından aşağı baktığımda güvenlik görevlisini gördüm. Kaşları çatık bir şekilde bana doğru koşuyordu.

Yaramaz Amora,

Deli Amora.

Güvenlik görevlisini kolundan tutarak durdurup kendine çeken birini gördüm.

O biri, beklenmedik biriydi.

O biri, beklenmeyen çocuktu.

O beklenmeyen çocuk, kötüydü.

Belki de her şey benim uydurmamdı, bilmiyorum.

Ve gözlerimi birkaç saniyeliğine kapatıp açtığımda aşağıda kimse yoktu.

Aptal ve yaramaz Amora.

Uyuşuk Amora,

Deli Amora.

amora'nın son gecesiWhere stories live. Discover now