4

296 49 33
                                    

NOT: Kendinizi bulduğunuz ya da ruhunuzun en derin yerlerinde hissettiğiniz paragraflara bir A harfi bırakır mısınız?


Bedene hücum eden kan,
Damarları fethediyor,
İnsanların, karşısındakini düşünceleriyle fethedebildiği gibi.
Beni fethettiklerinde,
Deli teşhisini koydular.
Öyle diyorlar yani.

Deli Amora.

Kime göre deli?
Neye göre deli?
Deliliğin bir çizgisi var mı?
Varsa bu çizgiyi insanlar biraz düşünceyle mi görebiliyor?
İnsanlar gerçekten düşünebiliyor mu? Başkasını?

Saçma.
Çizgiler,
saçma.
İnsanlar,
saçma.
Düşünceler,
saçma.

Terbiyesiz Amora.

4.

Tesadüfler de saçmaydı. Tıpkı beklenmeyen çocuğun aşağıda olması gibi. Tabii eğer başka bir sanrının ürünü değilse. Dönme dolap yavaşça aşağı doğru inerken gözlerimi ondan ayırmıyordum. O sırada bana gülümsedi. Bu gülümseme alışık olmadığım şekilde tanıdıktı. Güvenliğin onun yanından ayrıldığını gördüğümde dikkatim dağıldı. Kulübesine gidiyordu. Tekrar ona döndüğüm sırada aşağıya vardım.

Ve o, orada yoktu.

Saçmaydı.

Sanrılar,

o çocuk,

ve diğer her şey.

Elimde sürüklediğim sırt çantamın tek kolunu omuzuma asıp demir kapıya doğru ilerledim. Kapı tuhaf bir biçimde açıktı ve güvenlik uyanıktı. Tepkisiz gözlerle hareketlerimi izliyordu.  Umursamadan açık kapıdan çıktım, geldiğim sokağa girdim. Dengesiz adımlarla yere bakına bakına yürüyordum, bazen saçımı dağıtıyordum, bazen de çantamı yerde sürüklüyordum. Eğlenceliydi.

Ve ta da! Beklenen an!

Oldukça sesli bir kahkaha patlattım. Kavga ettiğim teyzenin balkonunda onun yaşlarında bir amca duruyordu. Kahkaha sesimi duyunca gözleri beni buldu. Yanında da o teyze vardı. Teyze işaret parmağıyla hemen beni gösterdi. "Bu o!" diye inledi. "Bu o Mehmet!" İşaret parmağımla orta parmağımı birbirine yapıştırıp alnıma götürüp çekerek Mehmet amcaya bir selam verdim. Ardından teyzeye tatlı olduğuna inandığım bir gülümseye baktığımda bana korkarak baktı. Tatlıydım oysa ki.

Mehmet amca çatık kaşlarıyla bana bakıp tam bir şey söyleyecekken kendimi tutamadım ve bir kez daha kahkaha attım. Adam bana söyleyeceği şeyi yutup eşine döndü, kulağına bir şeyler söyledi. Ben ise hâlâ yavaşça yürüyordum. Teyze ona baktı ama bir şey söylemedi. İkisi de seslerini kesip evlerine girdiler.

Muhtemelen benim hakkımda birtakım yargılara varmışlardı.

Gülüp geçtim. İnsanlar bunun için vardı.

Evim olarak bellediğim yıkılmak üzere olan binaya giriş yaptım. Önce çantamı yere fırlattım, sonra da kendimi. Aslında dört duvarlı, dayalı döşeli ve komşulara sahip olduğum bir evim vardı; kimin tuttuğunu bilmediğim, neredeyse hiç uğramadığım. Burası, daha özgürdü.

amora'nın son gecesiWhere stories live. Discover now