39

15.2K 1.4K 1.1K
                                    

SÜRPRİZ
Tembel teneke birisi olduğum için birçok bölüm yazmamıza rağmen taslaklarda en son önceki bölüm vardı ve çokça hızlı olmaya çalışarak bu bölümü şimdi geçirdim... Ama gerçekten de cezamı aldım çünkü çok yorucuydu. 😾
Umarım çok göze batacak hatalarım yoktur, iyi okumalar dileriz! 🙂 
sunsetvincent 💗

Jeongguk üzerindeki pijamalardan kurtulmaya başladığında içindeki duygular en fazla bu kadar karmaşık olabilirdi. Heyecanlı hissettiği kadar korkaktı ve bu, yorucuydu. Onu rahatlatan en büyük etken ne olursa olsun Taehyung'la beraber olacağı vakit güvende hissedeceğiydi ve bu çok güzeldi işte.

Üzerine siyah, sarı çizgili sweatshirtünü geçirdikten sonra altına ilk önce siyah bir eşofman, sonrasındaysa heyecandan olsa gerek sıcak bastığı için bol bir basketçi şortu giymişti. Aynadan kızıl saçlarını düzeltmeye başladığı zaman dudakları arasından kısık sesli bir şarkı mırıldanıyordu. Taehyung'un evine arabayla gidecekleri için sıkı giyinmemiş olmasını umursamadı ve dolaptan çıkardığı geniş kot ceketi yatağın üzerine attı. Of çekti, göğsü hızla inip kalkmaya başlamıştı.

Tam küçük cebine telefonunu sıkıştırdığı an kapı çalmıştı. Heyecanla koşuşturduğu esnada telefonunu düşürmüştü ama umrunda bile değildi. Son kez derin bir nefes aldı ve kapıyı ardına dek açtı. Elleri cebinde ve başı yere eğilmiş olan Taehyung, kapının açılması ile gözlerini Jeongguk'a sabitledi ve anında kocaman gülümsedi. Jeongguk'unsa gözleri kocamandı. Genç oğlanın bir şey demesine kalmadan ve gülümsemesini silmeden sıkıca sarıldı ona. Jeongguk daha ne olduğunu anlamadan hızla geri çekmişti kendini. Bir eliyle Jeongguk'u tuttu ve diğeri ile kapıyı kapattı. "Hadi, geç kalmayalım." Tanrım, sanırım delirmiş diye düşünmeden edemedi Jeongguk. Onun bu hallerine hiç alışık değildi. Ama yine de bu, bu çok hoştu. Sanki gerçek bir randevunun içinde gibiydiler. Koşar adım merdivenlerden indiklerinde ikisinin de dudakları gülümsemekten acımış haldeydi.

Taehyung öyle bir acele ediyordu ki sanki dünya üzerindeki son gün batımıydı kaçırmak üzere oldukları. Hızla arabaya bindileri, Jeongguk konuşamıyordu bile. Taehyung bir yandan temkinli fakat aceleci sürüyor, bir yandan da radyodan denk geldiği şarkıya kalın sesiyle eşlik ediyordu. Arada dönüp Jeongguk'un gülümseyen yüzüne bakıyor ve bir kahkaha patlatıyordu.

Durduklarında bir yokuştaydılar. Önlerinde şehir uzanıyordu ve uzaktaki güneş hala turuncuydu. Taehyung arabadan indi, dönüp ona elini uzatacaktı ki altındaki şortu gördü. Ama burada rüzgar esiyordu?

"Neden bunu giydin? Üşüyeceksin, Jeongguk." Jeongguk'un da bakışları açıkta kalan bacaklarını buldu ve donmuş gibi bir süre öyle kaldıktan sonra gülümseyerek kafasını kaldırdı. Omzunu silkmiş, "Isıtırsın." Diye mırıldanmıştı. Taehyung dudaklarının iki yana doğru kıvrılmasına engel olamadı ve kafasını sağa sola sallayarak bu durumdan hoşnut olmasa da uzatmadı. Çünkü doğruydu, ısıtırdı.

Neredeyse omuz omuza güneşin en iyi görüneceği tepeyi çıktılar. Şahaneydi, o kadar güzeldi ki güneş... Jeongguk Taehyung'u güneşe benzetti. Göz alıcı. Sessizce çimlere oturdular ve Taehyung gözlerini kısa süreliğine Jeongguk'a çevirdi, "Çok güzelsin." Jeongguk ısınan yanaklarına rağmen gözlerini çekmek istemedi, bu an çok güzeldi. Sessiz kaldı çünkü korkuyordu bir şey söyler de güzel anı bozar diye.

Taehyung kısaca güneşe döndükten sonra Jeongguk'a biraz daha yanaştı. Kızıl tutamlardan, koca gözler önüne düşenleri onun kulağı arkasına sıkıştırdı. Gülümsüyordu hafif hafif. Jeongguk, söyleyin, nasıl umut çiçeklerinin kalbinin en güzel köşesinde bir yerlerde açmasına engel olabilirdi ki? Biliyordu, az sonra Taehyung onu gerçek anlamda öldürecekti.

ART-MEDIAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin