66*

2.9K 328 123
                                    

Yorumlarınızı eksik etmeyin, online konserden sonra sakinleştirici niyetine iyi gidebilir 💔

💔💔💔
💔💔💔💔

İyi okumalar
absimisa

Jeongguk'un seyahat günü

Sabahın ilk saatlerinde ilerleyen arabanın içerisinde neredeyse hiç ses yoktu. Şoför makul bir hızda sürüyor, Jungkook tırnaklarının kenarını soyuyor, Taehyung ise elindeki telefonunu çevirerek dışarısını izliyordu. Uyandıklarından beri konuşmamışlardı. Jungkook akşamdan hazırladığı küçük bavulunu alıp çıkmış, Taehyung da onu takip etmişti. Yan yana oturuyorlardı. Omuzları birbirine değiyor, Jungkook'un bakışları her ne kadar parmaklarında olsa da arada Taehyung'un ellerine de göz atıyordu.

Boğazı acıyordu çünkü ağlamamak için kendisini çok fazla sıkmıştı. Her şey boğazına birikmişti işte, orayı arada okşasa da fayda etmiyordu. Belki, belki Taehyung öpse geçerdi.

Havaalanına geldiklerinde Taehyung hızla inip bagajdaki bavulu aldı ve Jungkook'u beklemeden yürümeye başladı. Sırt çantasına tutunan kızıl çocuk hızlı adımları ile peşindeydi. Neden bir anda böyle olduklarına anlam veremiyordu. Ona deli gibi aşıktı fakat aralarındaki fırtına çok sertti işte. Jungkook, üşüyordu.

Okul arkadaşlarını ve hocalarını gördüğünde onlara kısaca el sallasa da yanlarına gitmedi. Öylece dikiliyorlardı. Sıraya girebilirdi fakat daha zamanı vardı. Böyle ayrılmak istemiyordu. Sesini duymadan, ona sarılmadan, güzel dudaklarını öpmeden gitmek istemiyordu.

Gözleri dolu doluydu ve ağlayacaksa da yaşlarını Taehyung silsin istiyordu.

Rahatsız edici, can acıtan sessizliğin birkaç saniye daha sürmesi ardından Jeongguk'un dudakları konuşmak adına aralandı. Bir şeyler... Herhangi bir şeyler söylemeye, belki de duymaya ihtiyacı vardı ama her ikisi de bunu eyleme geçirmeye karşın tek bir harekette dahi bulunmuyordu. Yine de Jeongguk dayanamadı. İçi yün ceketine sarılırken, "E-eh," plansız bir mırıltı çıkarmıştı.

Taehyung boştaki elini pantolonunun arka cebine sıkıştırırken düz bir çizgi halini almış dudakları ve kısık gözleriyle Jeongguk'a döndü. Gözleri, ses çıkarmadan onun ısırıp durduğu kırmızı dudaklarına, oradan sonra da hafif bir serinlikle bile kızaran sevimli burnuna kaymıştı. Kötü... Hissediyordu. Tam şu an kısa süreliğine dahi olsa bile ayrılmalarından önce Jeongguk'u kendine çekmeli, o kızaran burnuna, tombul yanakları ve çatlamak üzere olan dudaklarına öpücük kondurmalıydı. Saçlarını okşamalı, Jeongguk'tan ona sarılmasını istemeliydi.

"Ben..." Jeongguk topladığı azıcık cesareti de Taehyung'un keskin bakışlarıyla kaybederken omuzlarını düşürmeden edemedi. Kirpikleri hızlı hızlı birbirine karışırken sırt çantasına yeniden tutunmuş, "Az sonra gideceğim." Diye, Taehyung bunun farkında ddğilmiş gibi mırıldanmıştı.

Gözlerini etrafta gezdirdi ve sonrasında ayaklarına indirdi. Derince bir nefes aldıktan sonra başını salladı. "Evet, az sonra gideceksin." Jeongguk daha fazla dayanamadı. Hyungunun kırık sesi kulaklarına ulaştığı an uyandığından beri tuttuğu yaşlarını saklayamadı ve yanaklarını ıslattı. Bir adım atıp Taehyung'a daha da yakın oldu. Elleri hala çantasına tutunuyordu, Taehyung hala arka ceplerinde saklıyordu parmaklarını.

İkisi de yere bakıyor, cesaret edemiyordu. Jeongguk burnunu çektiği an kaldırabilmişti ancak Taehyung başını. Kaldırdı ve küçüğüne baktı. Saçlarını önüne doğru düşmüş, yaşlı gözlerini gizliyordu. "Evet-evet ve yine geleceğim ama. Bu yüzden, bu y-yüzden üzülmemeliyiz." Yerinde hafifçe sallandığı vakit Taehyung'un net sesini işitti. "Üzülmüyorum."

ART-MEDIAWhere stories live. Discover now