9

353 36 3
                                    


Sayfaya yeniden göz atarken, erkekler gibi kadınların da sürüp giden ev ve aile hayatının dışında da ilgilendikleri şeyler olduğu ortaya çıkmakta, diye devam ettim. 'Chloe Olivia'dan hoşlanıyordu. Aynı laboratuvarı paylaşıyorlardı...' diye okumaya devam ettim ve bu iki genç kadının, görünüşe bakılırsa ölümcül kansızlığa çare olan ciğer doğradıklarını keşfettim; oysa biri evliydi ve –söylememde bir sakınca olmadığını düşünüyorum– iki küçük çocuğu vardı. Bütün bunların tabii dışarıda bırakılması gerekmişti, bu yüzden kurmacadaki kadının muhteşem portresi fazlasıyla basit ve fazlasıyla yavan kalmıştı. Örneğin erkeklerin edebiyatta asla erkeklerin arkadaşları, asker, düşünür, hayalperest olarak değil de sadece kadınların sevgilileri olarak temsil edildiğini varsayın; Shakespeare'in oyunlarında ne kadar az yer verilebilirdi onlara; edebiyat nasıl da çekerdi bunun acısını! Othello'dan pek bir şey eksilmezdi; Antonius'tan da öyle; ama ne Sezar olurdu, ne Brutus, ne Hamlet, ne Lear ne de Jaques – edebiyat inanılmaz derecede yoksullaşırdı, tıpkı kadınların suratına kapatılan kapılar yüzünden edebiyatın ölçülemeyecek derecede yoksullaşması gibi. İstemeden evlendirilmişlerdi kadınlar, bir odaya tıkılıp bir tek şeyle meşgul olmaya zorlanmışlardı, bu durumda bir oyun yazarı onları nasıl eksiksiz, ilginç ya da gerçeğe uygun şekilde anlatabilirdi ki? Tek olası tercüman aşk olabilirdi. Şair, eğer kadınlardan nefret etmiyorsa, ya şehvetli olmak zorundaydı ya da üzücü, bunun da anlamı kadınların ondan hoşlanmamasıydı.

                Chloe Olivia'dan hoşlanıyorsa ve ikisi aynı laboratuvarda çalışıyorlarsa, arkadaşlıkları kendiliğinden daha renkli ve sürekli olur, çünkü fazla kişisel sayılmaz; Mary Carmichael nasıl yazılacağını biliyorsa, ki onun üslubu hoşuma gitmeye başlamıştı; kendine ait bir odası varsa, ki bundan pek emin değilim; kendine ait yıllık beş yüz poundluk bir geliri varsa –ama bunun kanıtlanması gerek– o zaman büyük önemi olan bir şey yaşandığını düşünürüm.

                Çünkü eğer Chloe Olivia'dan hoşlanıyorsa ve Mary Carmi-chael bunu nasıl ifade edeceğini biliyorsa, henüz hiç kimsenin adım atmadığı o kocaman odada bir fener yakacaktır. Orası loş ışıklar ve koyu gölgelerle dolu olacaktır, tıpkı elimizde bir mumla girip nereye bastığımızı bilmeden sağa sola göz attığımız o dolambaçlı mağaralar gibi. Kitabı yeniden okumaya başladım, Olivia bir rafa bir kavanoz koyarken Chloe'nin onu nasıl izlediğini, çocuklarının yanına gitme vaktini ona hatırlattığını okudum. Dünya kurulalı beri böyle bir manzara görülmemiştir, diye bağırdım. Ve ben de seyrettim, hem de büyük bir merakla. Çünkü, kadınlar karşı cinsin yanardöner ve renkli ışığıyla aydınlanmadan yalnız kaldıklarında oluşan, ancak pervanelerin tavana vuran gölgesi kadar hissedilebilen o kayda geçmemiş hareketleri, o söylenmeyen ya da yarım yamalak söylenen sözleri Mary Carmichael'ın nasıl yakaladığını görmek istiyordum. Eğer bunu yapacaksa, dedim, okumaya devam ederken, soluğunu tutması gerekecek; çünkü arkasında belli bir neden yoksa kadınlar herhangi bir ilgiden çok kuşkulanırlar, gizlemeye ve bastırmaya öyle feci alışmışlardır ki, kendilerine dikilen bir göz kırpıldığı anda fırlayıp kaçmaya hazırdırlar. Bunu yapmanın tek yolu diye düşündüm, Mary Carmichael karşımdaymış gibi ona hitap ederek, sürekli camdan dışarı bakarak başka bir şeyden söz etmek ve böylece çok çok kısa sözcüklerle, hatta neredeyse heceye dönüşmemiş sözcüklerle –ama kalemle deftere yazarak değil– not tutarak, Olivia –milyonlarca yıldır kayanın gölgesi altında kalmış bu organizma– ışık vurduğunu hissettiğinde ve tuhaf bir gıdanın, bilgi olabilir bu, serüven ya da sanat, üzerine geldiğini gördüğü anda neler olduğunu kaydetmek. Elini ona doğru uzatır, diye düşündüm, gözlerimi yine sayfadan kaldırırken, başka amaçlar için epeyce geliştirilmiş olan kaynaklarını kullanıp bütünün son derece girişik ve karmaşık dengesini bozmadan yeniyi eskinin içine sindirmek için tamamıyla yeni bir birleşim oluşturur.

Kendine Ait Bir OdaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin