HASTALIK (BÖLÜM 26)

1K 97 45
                                    

Ruhumun kıvrımlarından yükselen yanık kokusu, ruhani derimi tütüzlerken, altları kırmızı gölgelerle dağlanmış kahverengi gözlerimi, siyah mermerin üstüne oyulan aynanın üzerinde gezdirdim

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Ruhumun kıvrımlarından yükselen yanık kokusu, ruhani derimi tütüzlerken, altları kırmızı gölgelerle dağlanmış kahverengi gözlerimi, siyah mermerin üstüne oyulan aynanın üzerinde gezdirdim. Beceriksiz bir şekilde boyadığım siyah saçlarımın altından gri saçlar görünüyordu. Saçlarım siyaha asla sadık kalamamıştı.

Kötü göründüğünü söyleyemezdim saçlarımın ama yüzüm için aynı şey geçerli değildi. Yorgunluk iki kaşımın arasından bir çizgi olarak inmişti sanki.

Yorgundum.

Acıyordum.

Yüzeyi çatlayan dudaklarımı hareket ettirdiğimde aynadaki yansımam beni taklit etti. Nefes aldım. Parmaklarım aynanın önündeki masaya inen bir darbeydi. Avuçlarımı tamamen masaya yasladım ve tüm ağırlığımı oraya verdim.

Acım vardı. Bunu belli etmekten çekinmiyordum. Babam bir hafta önce benim kollarımda ruhunu bedeninden koparmıştı. Beni ikinci kez, kimsesiz bırakmıştı. Hayır, ruhunu o vermemişti. Kirli eller onun ruhuna uzanmıştı ve benden almıştı. Yumruklarımı farkında olmadan sıktığımı fark ettiğimde kendimi geriye çekip gözlerimi aynadan ayırdım.

Kuruttuğum saçlarımı dağınık bir şekilde bırakıp bornozdan kurtuldum ve iç çamaşırımı geçirdim üstüne. Hemen ardından siyah eşofmanımı ve siyah tişörtümü de giyip odadan çıktım.

Koridorda Sehun'la karşılaştım. Odamın olduğu yere geliyordu. Birkaç dakika erken gelseydi beni çıplak görebilirdi çünkü kapıyı kilitlememiştim. "Yanına geliyordum." diye fısıldadı.

"Merak etme, kendimi öldürmedim Sehun." diye mırıldandım. Evet, bunu yapmamdan korktuğunu arkadaşlarıyla konuşurken duymuştum. O kadar aptal değildim. "Bilirsin..." Derin bir nefes aldım. "Ben biraz korkağım."

"Gel bana." dedi kısık gözlerle gözlerime bakarken. Parmaklarını çıplak koluma sarıp beni kendine çektikten sonra sıkıca sarıldı. "O yüzden gelmediğimi biliyorsun değil mi akıl'sızım? Sadece çok uzun süredir odadasın, merak ettim."

"Ben iyiyim."

Değilim.

Cevap vermeden bana sarılmaya devam ettiği süre boyunca ona karşı çıkmadan ve asla karşılık vermeden sarılmasına izin verdim. Beraber aşağıya indiğimizde Chanyeol ve Baekhyun'un burada olduğunu görmüştüm. Onların yanından tıpkı bir hayalet gibi geçip kanepeye oturdum.

"Soğuk değil mi hava biraz?" diye sordu Baekhyun. Ona cevap verecek üç kişi daha olduğu için cevap vermeden duvara baktım. "Luhan üşüyor musun?" diye sordu bu kez.

"Hayır." dedim varla yok arası bir sesle. "Tenin soğuk," dedi Sehun. "Şömineyi yakayım ben."

Omuzlarımı silktim. İstediğini yapabilirdi. Ayağa kalkıp şöminenin önüne oturdu. Dakikalarca onun uğraşını izledim. Gayet profesyonel bir şekilde yaktı şömineyi kısa süre içinde. Aslında hava sıcaktı. Benim tenim hep soğuktu ama bunu söylemek için bile çok yorgundum.

KAFES/HunHanWhere stories live. Discover now