DEFTER (BÖLÜM 27)

964 94 66
                                    

Güneşin geç doğduğu bir şehirde, yıldızların kuşları ışıklarıyla vurduğu bir gecenin içindeydim.

Adım atıyordum ve sanırım yürüyordum. Burnumdan içeriye sızan nefesle beraber havanın epey bir soğuk olduğunu anlamıştım. Şu sıralar havalar sürekli değişiyordu. Bir gece soğuksa eğer diğer gece ılık oluyordu ve benim tenim yine de hiç ısınmıyordu.

Yorgunlukla evin kapısına ulaştığımda aklımda olan tek şey, bir an önce eve girip yatağıma kıvrılmaktı. Kapının önünde durduğum süre boyunca zile basmayı unuttuğum için Baekhyun bana garip bir bakış atıp kapıyı çaldı.

"Daha iyisin bugün." diye fısıldadı sevecen bir sesle. Kendisini kandırdığını biliyordu. Daha iyi falan değildim, aksine daha çok çöküyordum. "O çocukları görmek seni mutlu etti mi?"

Mırıldandım. "Hmhm."

Baekhyun dudaklarını aralayıp bir şey daha söyleyeceği sırada kapı açıldı ve ben açan kişiye bakmadan içeriye girdim. "Biz geldik!" diye seslendi Baekhyun neşeyle. Merdivenlere ilerleyeceğim sırada kolumu tuttuğu gibi salona çekiştirdi. "Ve Luhan'da burada."

"Görüyoruz." dedi Chanyeol, sesi Baekhyun'un neşesini bastırmıştı. Kanepelerden birisine oturdum ve derin nefes aldım.

"Nasıldı?" diye sordu Luhan. "Eğlendiniz mi?"

Ona bakıp gözlerimi devirdim. "Bilgin olsun diye söylüyorum biz partiye değil, küçük evsiz çocuklara kıyafet vermeye gittik." diye homurdandım. "Ve o hallerini görmek inan eğlenceli bir durum değildi."

Elinde tuttuğu kahve fincanını sehpanın üzerine bırakıp yanıma oturunca kendimi biraz daha kenara çektim ve ben kenara kaydığımda o da bana yaklaştı.

"Derdin ne?" diye sordum düz bir sesle. Başımı çevirip yüzüne baktım.

"Sana bir şey aldım." dedi başını omzuna yatırıp. Kaşlarım şaşkınlıkla yukarıya kalktığında benim bu halime güldü. "Yukarıda."

"Bana?" dedim sorar gibi. "Sen?"

"Hmhm," diye mırıldandı. "Hadi, gel de göstereyim."

Elini sırtıma koyup kalkmam için beni ittiğinde şaşkın bir tavırla ayağa kalktım. Hemen peşimden kalktı. Yukarıya çıkarken onu takip ettim ve beraber merdivenleri çıktık. Aslında tedirginim, ondan iyi şeyler beklemiyordum. Adımlarını kendi odasına yönlendirirken odanın kapısında duraksadım. "Gelsene." dedi odaya girerken.

"Yok," dedim hemen. "Sen ne aldıysan buraya getir."

Bu odaya ilk kez girdiğimde ne olduğunu biliyordum. O günden sonra Sehun'un odasına bile girerken kapıyı çalma gereği hissediyordum. "Tamam." dedi bu durumu garipser gibi. İçeriye girdi ama kapıyı kapatmadı.

Kısa sürede yatağın kenarından bir kutu çıkarttı. Kutunun içinden yavru bir köpek çıkarttığında kaşlarımı usulca yukarıya kaldırdım. Açık kahverengi tüyleri olan köpeği hemen karşıma geçip bana uzattı. "Ceketin ve... Şey için özür dilerim." dedi samimiyetle. "Ve bir de şey için işte."

Gülmemek için yanağımın içini dişlerken, "Bana mı aldın?" diye sordum sakin bir sesle. Umursamazca başını salladı. "Beğendin mi?"

Dudaklarıma yerleşen tebessümü saklama gereği duymadan, "Beğendim." dedim ve köpeği elinden aldım. "Teşekkür ederim, çok mutlu ettin beni."

Alt dudağımı dişlerimin arasına kıstırıp başımı yere çevirirken o da aynısını yaptı ama onun yüzü benim aksime kızarmıştı. Elleri belinin arkasında, yerdeki hayali taşla oynarken, "Sevindim." diye mırıldandı.

KAFES/HunHanWhere stories live. Discover now