Kafka'dan Milena'ya Mektuplar

1.5K 41 14
                                    

Franz Kafka ve Milena 1919 yılında Prag'ta tanıştıkları zaman, mevsimlerden sonbahardı. Milena evli, Kafka ise nişanlıydı o dönem. Bir arkadaş toplantısında karşılaştılar birbirleriyle ve Milena Kafka'nın orijinal dili Almanca olan hikayelerini Çekçeye çevirme isteğini dile getirdi. Bu istekle beraber mektuplaşmaları bir dostluk ve iş ilişkisi çerçevesinde başladı. Ancak satırlar birbirini kovaladıkça, gün be gün mektuplar posta kutularına ulaştıkça aralarındaki dostluk daha büyük bir sevgiye dönüştü.

"Sevgili Bayan Milena,
Günler öyle kısa ki aklım hep sizde, birkaç önemsiz işi aradan çıkarayım derken bir de bakıyorum gece oluvermiş. Gerçek Milena'ya yazmak için neredeyse zaman kalmamış, asıl gerçek Milena'ya değil ama; çünkü o, gün boyu odamda, balkonda, bulutların arasında..."

Milena ve Kafka arasında ortak bir edebiyat aşkının yanında, yakalarına yapışmış ortak bir hastalığın acısı da vardı. Mektuplarında sık sık ciğerlerindeki rahatsızlıktan gem vuruyor, teselliyi birbirlerinde arıyorlardı. Kafka kendisinin kurtuluşu için ne kadar umutsuzsa, Milena'nın iyileşmesi için o kadar umutluydu.

"Ruh ve yürek, yükü taşıyamaz olunca hiç değilse eşit bölünmesi için ağırlığın yarısını ciğer üstlenir."

İkilinin arasında hep mesafeler vardı, Milena Viyana'da, Kafka ise Prag'ta yaşıyordu. Bu uzaklık mektuplarından taşan bir arzu ve özlem seline neden oluyordu. Milena sürekli onu Viyana'ya çağırıyor, gelmesi için ikna etmeye çalışıyordu. Kafka'nın içsel dünyasında ise onun yanına gitmek bu kadar kolay değildi. Onun düşüncesine göre Milena, satırların ardında tanıdığı Kafka'ya ilgi duyuyordu, bu yüzden yüz yüze gelecekleri an bu ilginin kaybolacağından korkuyordu. Bu korkusu sebebiyle sürekli erteliyordu Viyana ziyaretini.

"Harika, şimdiyse seni Milena çağırıyor, aklınla kalbinden içeriye aynı güçle uzanan bir sesle. Tabii ki Milena seni tanımıyor. Birkaç öykü ve mektup aklını başından aldı. Okyanus gibidir Milena, içindeki akışkanlıkla okyanus kadar güçlü. Yine de her şeyden önce uzaktaki o ölü ay istediğinde, bir yanlış anlama içinde atar önüne kendini var gücüyle. Evet, seni tanımıyor; belki seni Viyana'ya çağırmasının nedeni,  gerçeği biraz da olsa sezmesindendir. Eğer onun yanına gidersen, artık aklını başından alamayacağından kuşkun olmasın. Yoksa bundan çekindiğin için mi nazlanıyor, davetine evet diyemiyorsun?

(...)Size nasıl geldiğimi hiç düşündünüz mü Milena? Otuz sekiz yıllık bir yolculuk ardımda duruyor (Yahudi olduğum için bir o kadar daha uzun bir yolculuk) ve yolun bir dönemecinde güya tesadüfen size rastlıyorum. Hiç beklemediğim anda, böyle bir şey, hele bu denli geç vakitte hiç beklediğim bir şey değil. O zaman Milena, haykıramıyorum bir türlü, içimde de haykıran bir şey olmuyor ve ardından yüzlerce aptalca şey bulup ifade edemiyorum, bunlar içimde değil benim (içimde fazlasıyla mevcut olan aptallıkları ise saymıyorum). Karşınızda diz çöktüğümü ancak gözlerimin önünde ayaklarınızı görerek bunları okşayarak fark ediyorum.

Lütfen benden açık yürekli davranmamı istemeyiniz Milena. Emin olun bunu ben sizden daha çok istiyorum ama şüphesiz yine de bir sürü şey gözümden kaçıyor, belki de tamamen kaçıyor. Ne yazık ki bu avlanmada tüm yüreklendirmeler beni yüreklendirmekten uzak, böyle bir durumda tek bir adım dahi atamıyorum artık, her şey bir yalan olup çıkıyor, avların kendisi avcıyı haklıyor sonunda. İşte ben böylesi tehlikeli bir yolda yürüyorum Milena. Sizin ayağınız, gençlik ve güzellik içinde, bir ağacın yanında sımsıkı yere basıyor; gözlerinizdeyse dünyanın derdi tasası yanıyor.

Ben gölgede bir ağaçtan diğerine doğru usul usul adımlarla ilerliyorum. Yolun ortasındayım. Siz bana seslenerek tehlikelere karşı dikkatimi çekiyorsunuz; beni cesaretlendiriyor, ürkek adımlarımı görüp dehşete kapılıyorsunuz. Bana oynadığımız oyunun ne kadar ciddi olduğunu hatırlatıyorsunuz ama elimden bir şey gelmiyor, yıkılıp yerde uzanmış kalakalıyorum. Aynı anda hem içimden yükselen ürpertici sesleri hem de sizi duyamıyorum; sadece içimden yükselen seslere kulak verebiliyorum. Onları ancak size emanet edebilirim, dünyada başka kimseye değil, bir tek size.

Aşk MektuplarıWhere stories live. Discover now