Cemal Süreya'dan Eşi Zuhal'e Mektuplar

1.2K 18 7
                                    

Cemal Süreya'nın ikinci eşi ve oğlunun annesi Zuhal Tekkanat bir röportajında, ilk tanışmalarını ve evliliğe giden yollarını şu şekilde anlatmıştır:

"O dönem Cemal Süreya Papirüs dergisini çıkarıyordu, ben de Cumhuriyet gazetesinde sanat muhabiriydim. Çalışma yerlerimiz birbirine yakındı. Papirüs dergisini almak için arada bürosuna uğruyordum. Bu uğramakla birbirimizi yeniden görmek isteği doğdu. Bazı edebiyat toplantılarında, yemekli söyleşilerde yakınlaşmış olmalıyız ki Haldun Taner'in beni çağırdığı Beyoğlu'ndaki edebiyatçılar derneğinin açılışında benden yaşlı prof'larla otururken Cemal Süreya geldi ve herkesin içinde dedi ki: 'Madam, matmazel, benimle evlenir misiniz?'

Bocaladım. Şöyle bir yüzüne baktım, üşüdüm birden ve dedim ki: 'Hayır, böyle bir şey düşünürsem kendim karar veririm.' Edebi alanda kendisine çok saygı ve sevgi dolu olsam da tip olarak pek içim açılacak gibi olmadı. Biz biraz görünüme de önem veriyoruz görüşeceğimiz erkek varsa, öyle değil mi? Ama bizimki kısmetmiş, görüşmeler altı ay sürdü. Sonra da beni Kapalıçarşı'daki bir kuyumcuya götürdü, bir alyans aldı, parmağıma taktı. Oradaki meşhur bir çaycıda oturduk çay içtik, bana lacivert, güzel bir yumurta topuk pabuç aldı, öptü yanaklarımdan, "Hadi git şimdi annene babana söyle, 'Ben Cemal Süreya ile nişanlandım' de" dedi."

1967 yılında yıldırım nikahıyla evlenir ikili ve Kasım 1969'da oğulları Memo Emrah'ı kucaklarına alırlar

Ουπς! Αυτή η εικόνα δεν ακολουθεί τους κανόνες περιεχομένου. Για να συνεχίσεις με την δημοσίευση, παρακαλώ αφαίρεσε την ή ανέβασε διαφορετική εικόνα.

1967 yılında yıldırım nikahıyla evlenir ikili ve Kasım 1969'da oğulları Memo Emrah'ı kucaklarına alırlar. Aradan geçen 3 yıl sonunda Zuhal Hanım'ın oldukça önemli bir ameliyat geçirmesi gerekir. Öyle ki ameliyat sonunda felç kalma riski vardır. Neyse ki operasyon başarılı geçer ve Zuhal Hanım 13 gün boyunda hastanede istiharat eder. İşte o 13 günün her birine, ayrı ayrı mektuplar yazar Cemal Süreya, her bir satırına eşine duyduğu aşkı anlatan. Ve her günün sonunda hastaneye gelip eşine mektubu teslim eder.

"Zuhal'im, hayat!

Hayatımsın. Bunu bilmeni isterim. En önce bunu bilmeni. Bir de şeyi bilmeni isterim: Benden yanlış yere, yok yere kuşkulanıyorsun. Sana hiçbir zaman hayınlık etmedim ben. Edemem. Kaç yıldır evliyiz, yan yanayız. Hâlâ başım dönüyor senlen, esrikim senlen, seviyorum seni. Her geçen gün daha büyük bir aşkla. N'olur, akkavakkızı, anla beni. Bu sevgimi hor görme. Kendininkine uydur, yakıştır.

Bu satırları ilk evimizin altındaki kahvede yazıyorum. Ve ben seni o ilk günlerdekinden daha büyük bir tutkuyla seviyorum. Biz iki ayrı ırmak gibi ayrı yerlerden kopup geldik, kavuştuk bir noktada, yanıbaşımızdan küçük bir kol da alarak büyük bir nehir meydana getirdik; birlikte akıyoruz şimdi. Nicedir bu böyle. Hep de böyle olacak. Denize dökülene, ölene dek. Bizim için tek koşul mutluluk olabilir. Hiçbir şey bozamaz birliğimizi. 'Üçüz, gözüz biz.' Sen de öyle düşünmüyor musun?

Ne tuhaf, son bir iki ayda seni, benden biraz uzaklaştırdın, araya mesafeler, tedirginlikler sokuyorsun diye düşünürken, o sırada sen de aynı şeyleri düşünüyormuşsun. Bunlar aşkın halleri, aşkın zaman zaman kişinin önüne çıkardığı ezinçler, üzünçler herhalde. Bunu böyle yorumlamak gerekir. Bir de seviyorum seni. Tek dalımsın. Memo'yla birlikte, ama ondan da öncesin. Bunu böylece bilesin. Bilinmelidir bu.

Aşk MektuplarıΌπου ζουν οι ιστορίες. Ανακάλυψε τώρα