46.Bölüm

129K 5.1K 1.3K
                                    

Boruya tutundum,sonra ellerimi geri çektim.Hırsızlar bunu nasıl yapıyordu?Ben o kadar hareketli,köyde çatıdan çatıya atlayan bir kızken,hatta eski,kırık dökük kerpiçli çatılardan yarasız geçerken,bu borudan inmeye korkuyordum,her an düşecekmişim gibi bir korku oluşuyordu içimde.İçinde bir yığın dolusu üst ve pantolon ve onun altında okul kitapları olan çantamı yere atmıştım bile.Telefonum cebimdeydi,düşmesin diye her an tetikteydim.Ve asla yanımdan ayıramayacağım kulaklığım,beyaz şarj aletim,bir miktar para ve küçücük,minicik olan Göççük Ermeg adlı ayıcığım vardı.İsmi neden böyle diye sorarsanız,küçükken Küçük Irmak koymuşum bunun adını da,ama göccük ermeg demişim,öylede kaldı adı.

Derin bir nefes alıp,boruya tutundum,ayaklarımı mermerden çektim ve hemen boruya tutundum.Lütfen boru,sağlam ol.

Borudan yavaş yavaş inerken,ses çıkarmamaya da özen gösteriyordum.En sonunda ayaklarım yere yaklaşınca,atladım ve yerdeki çantamı aldım.Çok ağırdı,taşımakta çok fena güçlük çekiyordum.Ama ben,güçlü ben,Irmak bunu taşıyabilirdi!Hatta serçe parmağıyla!Onunla halay çekebilirdi,hiç dengesini kaybetmeden,elinde bir mendil,incecik,1gram bile olmayan mendil gibiydi onun için bu çanta.Koşa oynaya,hiç kolu ağrımadan,buradan,yani İstanbul'dan Kocaeli'ye,hatta Ankara'ya-tamam abarttım-gidebilirdi!

Böyle kendimi avuttuktan sonra,elimde çantayla bir adım attım ve yere kapaklandım.Çantam çok fena ağırdı!Ne vardı bu kadar şeye?Salak ben,mal ben,kendimi düşünmeyen ben!

Oflaya poflaya,çantamı duvara koydum.Demir kapıdan çıksam,ses çıkardı ve annem hemen camdan bakardı.O yüzden buraya çıkıp,atlayacaktım-sessiz olmaya özen göstererek-sonra çantamı alıp,ilk önce Batuhan'lara gidip,onunla konuşacaktım.Sonra Gizem'e gidip,yada Çağla'da kalacaktım.Çünkü ev halkı evde olmadığımı anlarsa,ilk bakacakları yer Gizemlerin evi olurdu!

Duvara tırmanıp,yavaşça atladım ve duvarın üstündeki,içinde eşek ölüsü,hata dana ölüsü bulunan çantamı zar zor çektim.Sonra üzerimi düzeltip,karşıya geçtim ve bahce kapısını yavaşça açtım.Merdivenlerden hızlı hızlı inip,kapıya geldim ve Batuhan Taşlı yazan zile bastım ve iç geçirdim.Otomatiğe bastıklarında,kapı açıldı ve kapıyı itip,içeri girdim ve çantamla zar zor merdivenlerden çıktım.

Kapıya doğru baktım.Kapıda Ekin vardı,burukça gülümseyip,son basamağı da çıktım ve derin bir nefes alıp,Ekin'e baktım.

"Noldu?"dedi soğuk bir şekilde.Afalladım.

"Batuhan?"diye sordum.Ekin,saçlarını düzeltip,boş boş bana baktı.

"İçeride,alnına buz tutuyor."dedi hala aynı şekilde konuşurken.Kafamı kaldırıp,içeriye doğru baktım ama bir şey göremedim.Çantayı içeri atıp,ayakkabılarımı çıkarttım ve Ekin'i umursamadan yanından geçtim ve salona girdim ve girince Poyraz ve Batuhan'ı gördüm.

"Batuhan."dedim ve hemen yanına koştum,baygın gözlerle bana baktı ve hafifçe gülümsedi.

Beline kollarımı dolayıl,ona sarıldım ve azcıcık ağladım.

"Hey."dedi Batuhan.Poyraz'dan bir ses çıkmıyordu.Hafifçe başımı kaldırdım.

"Bak ben iyiyim,sorun yok."dedi Batuhan.

"Ondan değil ya."deyince,Batuhan gözlerini devirdi."Babam,her şeyi öğrendi ve seninle konuşmamı yasakladı."dedim kısık bir sesle.

"Ne?"dedi Batuhan."Babanı öldürebilir miyim?"

"Maalesef."dedim.Batuhan elini saçlarının arasından geçirip,bana baktı.

"Ne yapacağız peki?"

HapşırıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin