24

6.1K 620 973
                                    

"Çok gerginim, çok gerginim, çok gerginim."

Öğle arasına giriş zili çaldığında Harry sırasında oturmuş söylenmeye devam ediyordu. Herkes zil çalar çalmaz çıktığı için sınıfta sadece o, Niall ve Liam kalmıştı.

Niall "Ya nereye kadar saklanacaksın? Acıktım ben, yemeğe gidelim artık." dediği anda Harry başını iki yana salladı. "Olmaz, Louis de yemekhanededir. Gidemeyiz."

"Mezun olana kadar ondan kaçamazsın Harry. Bunun olacağını bile bile mesaj attın. Bari olgun bir insan ol da hatanın arkasında dur." dedi Liam eşyalarını toplarken. Harry okula geldiği andan beri sınıftan hiç çıkmamıştı. Dersler için gerekli malzemelerini Niall onun dolabından getirip götürüyordu.

"Liam suçlayıcı olmayı keser misin acaba, gerginim de şu an!"

"Sen bilirsin, ben yemek yemeye gidiyorum. Sana iyi saklanmalar. Niall, geliyor musun?"

"Geliyorum." Çakma sarışın arkadaşı da ayağa kalkınca Harry hayal kırıklığıyla ona baktı ama Niall'ın yaptığı tek şey omuz silkmek oldu. "Üzgünüm kirazım, çok acıktım. Bugün yemekte patates kızartması var ayrıca!"

Harry yine kuyruğunu dik tutmaya çalışan kedi tavrını takınıp oturduğu yerden kalktı. "İyi tamam, ben de geliyorum. Yanımdan ayrılırsanız öldürürüm ikinizi de."

Diğerleri gibi masasındaki kitapları ve kalemleri kucaklayıp sınıftan çıktı. Koridordaki herkes kendisine bakıyor gibi hissediyordu. Ne zaman tedirgin olsa böyle hissederdi zaten. Neden tedirgin olduğunu da bilmiyordu aslında, sonuçta Louis çok ters bir tepki vermemişti. Yine de o bir şeytandı, Harry için iğrenç şakalar hazırlayıp gelmiş olabilirdi.

Yemekhanedeki sıraya girdiklerinde Harry gözleriyle içeriyi taradı. Louis neredeyse ona en uzak yere oturması gerekiyordu ama o şeytan kılıklı çocuk da etrafta yoktu-

"Beni mi arıyorsun kiraz?" Louis Harry'nin arkasından gelip kolunu omzuna attığında Harry irkildi. "Ne arayacağım seni be, dengesiz!"

Louis elini cebine attı, çıkarttığı kirazı Harry'nin kulağının üstüne astı. "Kay kenara çürük kiraz." deyip bir tepsi aldı ve onunla birlikte sıraya geçti.

Niall ya da Liam hiç konuşmuyordu. Dürüst olmak gerekirse Louis onları da korkutuyordu çünkü yaptığı şakalarda dur durak yoktu.

Harry kulağındaki kirazı çıkartıp onun tepsisine bırakırken somurtuyordu. Louis ise asıl şakasına henüz sıra gelmediği için sabırla bekliyordu. Tabldot tabaklarına çorba ve patatesler konuldu, ekmekler alındı. En sonda, su şişelerini de alan Liam ve Niall gitmeye hazırlandı.

"Sol taraftaki masalardan birine geçiyoruz biz, gel sen de hemen." diye tembih etti Liam. Harry ona dönüp başını salladığı sırada Louis hızlıca onun tepsisindeki su şişesini aldı, evden getirdiği şişeyle değiştirdi. Aynı marka su şişesinin içini boşaltıp şeffaf sirke doldurmuştu ve Harry'nin bunu içişini zevkle izleyecekti.

Onun bilmediği şey, Harry'nin de ona şaka yapmak için hazırlanmış olduğuydu.

"Şeytan, şuradan ekmek versene bana. Almayı unuttum." dedi gayet normal bir şekilde. Louis ondan şüphelenmedi bile. Dönüp yan taraftan bir paket ekmek aldı. O döndüğü sırada Harry cebindeki minik peçeteye sardığı limoz tuzunun tamamını onun çorbasına boşalttı. Limon tuzu hızla çorbanın içinde yok olurken Louis Harry'ye ekmeğini verdi ve ikisi de yemekhane sırasından ayrıldı.

"Afiyet olsun, Harry."

"Sana da, Louis."

Birbirlerine oldukça sahte bir şekilde gülümsedikten sonra yürümeye başladılar. Harry; Liam ve Niall'ın yanına yerleşirken Louis de onun üç dört masa ilerisinde, sınıf arkadaşlarının olduğu masaya geçti. Cooper, Owen ve Mason başka yerde oturuyordu. Louis onları görmezden gelmişti.

"Çok da kötü geçmedi kirazım, kavga etmediniz." dedi Niall ona gözlerini kırpıştırarak. Harry sırıttı. "Çorbasına limon tuzu döktüm. İzleyin şimdi."

"Ne yaptın?"

"Limon tuzu döktüm limon tuzu. Sitrik asit işte. Bir boncuk kadarı yetiyor ekşitmeye, ben bir yemek kaşığı döktüm. Hadi bakalım."

Niall "Çocuğun ekşiye hassasiyeti olduğunu biliyorsun niye yaptın böyle bir şeyi ya?" diye çıkıştı. "Haksız mıyım Liam?"

"Yok yok, iyi yapmış. Birbirlerine girsinler de izleyelim."

Niall Liam'ı kendine getirmeye çalışırken Louis eline kaşığını aldı, çorbasını karıştırdı. Harry onu öyle bir hevesle izliyordu ki, kafasını kaldırıp Harry ile göz göze gelse Louis çorbayı içmemesi gerektiğini anlardı aslında. Ama ne yazık ki hiç o yöne bakmadı.

Bir kaşık çorbayı aldı, önce hafifçe üfledi, sonra ağzına götürdü. İçtiği ekşi çorbanın etkisiyle öksürmeye başladı. Birisi boğazını sıkıyormuş da boğuluyormuş gibi çırpınmaya başladığında arkadaşları onun sırtına vuruyordu. Harry ise gülüyordu.

Keyifle su şişesini eline aldı, kapağını açtı. "Ah, Tomlinson. Zekamın zekanı yendiğini bir kabullensen..." diye söylenip suyundan büyük bir yudum aldı fakat sirke tadının gelmesiyle sıvının tamamını püskürtmesi bir oldu.

Louis de Harry de birbirlerine yaptıkları şakanın keyfini süremeyip öksürüklere boğuldukları için yemekhanedeki herkes onlara dönmüş, olanları anlamaya çalışıyordu. Ama kimse ne olduğunu anlayamadan ikisi de yerlerinden kalktılar, bağırarak birbirlerine yürümeye başladılar.

Ta ki Bayan Fischer'ın sesini duyana kadar.

"Styles, Tomlinson, hemen odama!"

MISANTHROPE CHERRYWhere stories live. Discover now