47

6.1K 678 813
                                    

Double-update yaptım önceki bölümü okumayı unutmayın 💞

Louis tam Harry'nin mesaj atmasını beklediği beş dakikayı doldurmuştu ki, telefonunun çalmaya başlamasıyla irkildi. Kiraz ve dakikliği, onu hiç şaşırtmıyordu. Şaşırdığı şey Harry'nin onu arıyor olmasıydı.

Çağrıyı cevapladı, telefonu kulağına götürdü. "Selam."

"Selam."

"Bu görüşmeyi neye borçluyum? Beni daha önce hiç aramamıştın."

"Hmm, seninle birlikte televizyon izleyebilmek için aramam gerekiyordu."

Louis o göremeyecek olsa da merakla kaşlarını kaldırdı. "Anlamadım?"

"Yani..." dedi Harry derin bir nefes almadan hemen önce. "Bilgisayardan CBS'in canlı yayınını açtım. Birlikte Late Late Show izleyeceğiz işte. Gayet basit."

Harry'nin bu ince düşüncesine karşılık, Louis'nin yüzünde kocaman bir gülümseme oluştu.Kumandayı eline alıp televizyonun sesini biraz açtı. James Corden, birazdan gelecek olan konuk için anons yapmaya hazırlanıyordu.

"Bu akşam Kate Winslet konuk olacakmış." dedi Louis. "Sever misin?"

"Evet, çok hoş bir kadın. Titanik izlemiş miydin?"

"İzledim. Televizyonda çıktıkça izlerim ama kendi isteğimle internetten falan açmıyorum."

"Ben de öyle. Zaten Titanik batmaya başladığı andan itibaren ağlamaktan ekranı göremiyorum." Louis onun itirafına gülünce Harry de güldü. "Hey, gülme! Filmlerden çabuk etkilenirim."

"Tamam, hoşuma gittiği için güldüm zaten."

Harry "Ah, bak! Geldi." deyince Louis tekrar ekrana döndü. Lacivert, kısa bir elbise ve siyah topuklu ayakkabılarıyla sarışın kadın seyircileri selamlıyordu.

"James resmen hayranlıkla bakıyor." dedi Louis.

Harry yine şirin bir şekilde kıkırdadı. "Bu bakışı biliyorum ben, birkaç saat önce sende gördüm."

"Hmmm, utangaçlığımızı yenmişiz bugün."

"Bakma sen böyle konuştuğuma, kızarıyorum yine."

Louis bunu duyunca kahkaha attı. "Biliyorum, biliyorum. Sesinden anlıyorum zaten." dedi. "Pembe pembe olmuştur yanakların."

"Uff, sus ya!"

"Tamam tamam, bir şey demedim."

Bu sırada James Corden, Kate Winslet ile oynayacağı Spill Your Guts or Fill Your Guts oyunundan bahsediyordu. Konuk; sorulan soruya cevap verecek, eğer cevap vermek istemiyorsa da oradaki iğrenç şeylerden birini yiyecekti. Harry bu oyunu hep mide bulandırıcı bulmuştu. "İğrenç değil mi? Ben olsam ne var ne yok söylerdim. Şuradaki şeylerden yiyeceğime..."

"Evet ama bence gerçek değiller. Düşünsene, kim o şeyleri yemek/içmek ister ki? Eminim sahtedir."

"Immm, haklı olabilirsin." Harry öne eğilip ekrana baktı. "Yalnız gerçekten iğrençler."

"Miden kaldırmayacaksa kapatalım, izlemeyelim." Louis bu teklifin kabul edileceğinden emin olduğu için televizyonun kapatma düğmesine bastı. Zaten Harry de bunu bekliyor gibi alelacele o sekmeyi kapattı. "Evet, teşekkürler."

"Rica ederim. Sen böyle şeyleri izlemeyi sevmezsin, benim limon tuzuyla kaplanmış çorba içişimi izlemeyi seversin."

"Sen de su şişeme sirke doldurdun!" diye itiraz etti Harry. "Şakanın da tadını çıkaramadım ki. Üstüne bir de ceza yedik zaten."

"Ceza dedin de, hani biz kendimizi Fischer'a affettirecektik? Bahar Şenliği hazırlıklarına başladılar bile."

"Evet, yardım edelim demiştim ama çoook üşendim." Harry çok kelimesindeki o harfini uzatırken kendini yatağa attı.

Louis "Boşver, Fischer botoksuyla uğraşsın." diyerek Harry'nin kahkaha atmasına sebep oldu. "Ya Louis!" diye söylenmiş, su sırada da yine i harfini uzatmıştı."

"Ya Harry!" diyerek onun taklidini yaptı ve tekrar gülmesini sağladı. "Dur dur, nefes al. Öleceksin şimdi."

"Ölsem en çok sen ağlarsın." dedi Harry imayla. Louis'nin ona bunu bilim fuarında söylediğini hatırlıyordu.

"Cümlelerimi ezberleme konusunda harikasın."

"Öyle miyim?"

"Öylesin." Louis dakikalardır sırıtmaktan yanaklarının ağrıdığını hissetti. "Uykun gelmedi mi?"

"I-ı gelmedi." Harry bunu söyler söylemez esnedi ve Louis başını iki yana salladı. "Hadi, uyu artık."

"Uykum yok dedim."

"Ve ardından da esnedin, minik kedi."

Harry isyan eder gibi "Minik de sensin kedi de sensin!" dedi. Louis şimdi de onun huysuz kedi olduğunu düşünüyordu. "Tamam kedicik, sen ne dersen öyle olsun."

"Kedi deyip durma." Harry bir kez daha esnedi. "Hastanede yatma konusunda kararlı mısın?"

"İstesem de annem göndermez bu saatte beni. Burada daha çok güvendeyim, düşünsene."

"Haklısın tabi ama, dediğim gibi, hastalık bulaşabilir."

"Öyle bir tehlike olsa annem de burada kalmamı istemezdi."

"Ne bileyim..." Harry yattığı yerde gözlerini kapattı.

"Sen biraz korktun mu sanki?" diye sordu Louis gülerek. "Mmm, birileri bana zarar gelmesinden korktu."

"Off, lüzumsuzsun."

"Tespitlerim iyidir. Şu an görmüyorsun ama göz kırpıyorum."

"Güldürmesene."

"Denerim ama çok mizahşör bir insanımdır."

Harry kıkırdadı. "Şapşalsın."

"Biliyorum." dedi. O da gülüyordu. "Uyumayacak mısın?"

"Beni postalamaya mı çalışıyorsun sen?"

"Hayır, esneyip duruyorsun uykun var işte."

"Uykum yok. Hadi bana Bayan Fischer'ın botoks olayını baştan anlat!"

"Tamam. Annemi ziyarete hastaneye gelmiştim, seninle tiyatroya gideceğimizi söyleyecektim..." Louis ona aynı şeyi ikinci kere anlatırken Harry ilk defa duyuyormuş gibi gülerek dinledi. Bir kez daha aynı şeyi anlattırdı. Ve tam da Louis'nin tahmin ettiği gibi, üçüncü defa dinlerken uyuyakaldı.

MISANTHROPE CHERRYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin