Bölüm Üç: Çözülmeyi Bekleyen Düğümler

113K 5.4K 20.3K
                                    

"En tehlikeli düşman, kimsenin korkmadığı düşmandır."
Dan Brown/ Melekler ve Şeytanlar

17 Ağustos 2016

Kadın boğularak öldürülmüş ve bileğinde siyah bir kurdele bağlıymış.

Boğularak.

Siyah kurdele.

Ablası ona geldiğinden beri bu cümle sürekli olarak zihnini kurcalıyordu. Gökçe öleli on bir sene olmuştu. On bir sene sonra yine aynı şekilde bir kadın bu hayata veda etmişti. Bu, katilin hâlâ etrafta olduğunun en keskin kanıtıydı şüphesiz. Üstelik bunu yapan kişi saklanma gereği duymuyordu. İşlediği cinayetlere rahatlıkla imzasını atıyordu. Kanunla ve bu iki kadını sevenlerle zalimce alay ediyordu.

Yankı bunları düşündükçe sanki somut bir el kalbine uzanıyor ve acımasızca sıkıyordu. Genç kadın bir an nefes alamadığını hissetti.

Saat neredeyse yedi olmuştu. Hakan her an gelebilirdi. Bu yüzden yaşananlarla ilgili düşünmek için son dakikalarını iyi kullanmaya karar verdi.

Fakat her düşüncesi koca bir soru işaretiyle sonlanıyordu. Bu iki kadının bağlantısı ne olabilirdi? Bunları yapan kişinin seri katil olmadığını düşündü çünkü eğer bir seri katil olsaydı, öldürdüğü diğer cesetlere de siyah kurdele bağlardı. En azından şimdiki görüşü bu yöndeydi.

Bu iki kadının bağlantısı neydi peki?

Kapının çalmasıyla aniden irkildi. En küçük ses bile onu korkutur olmuştu. Aslında Hakan'la barışması harika bir zamanlama olabilirdi çünkü tek başına uyuyabileceğinden emin değildi.

Kapıyı açıp karşısında Hakan'ı görünce ona sımsıkı sarıldı. Genç adam tüm gün işteydi üstelik Yankı onu aramamıştı. Yani tüm yaşananlardan habersizdi.

''Bu karşılama hoşuma gitti,'' dedi Hakan gülümseyerek. ''Ama sen kolay kolay sevgi gösterisinde bulunmazsın. Ne oldu?''

Yankı, Hakan'ı içeri davet etti. Hakan, önce Yankı'nın odasına geçip üstündekileri çıkardı ve bir şort giydi. Neyse ki Yankı'nın evinde her zaman birkaç kıyafeti olurdu. Fazla sıcakladığı için tişört giymek istemeyen Hakan, salona gelince; Yankı her şeyi tek tek anlattı. Hakan'ın yüzündeki şok ifadesi duyduğu her kelimeyle daha da artmıştı.

''Ama,'' dedi. Bir şeyler söylemek zorunda hissediyor fakat kelimeleri bir türlü seçemiyordu. Nihayet zihnindeki düşünceleri kelimelere dökemeyeceğini anlayınca sessiz kalmaya karar verdi.

''Biliyorum,'' dedi Yankı. ''Korkunç.''

''Bu biraz hafif bir kelime,'' dedi Hakan, arkasına yaslanırken. Sanki onun da Yankı gibi zihnini berraklaştırmaya ihtiyacı vardı.

''Hakan,'' dedi Yankı. ''Selin'le konuştuğumdan beri sürekli düşünüp duruyorum. Biz de bu işin peşine düşelim.''

''Ne?''

''Biz de araştıralım. Belki polisin işine yarayan bir şeyler buluruz. Lisede sadece birbirimizle yakındık ama okuldaki çoğu kişiyi tanırdık.''

''Sevgilim,'' dedi Hakan, şefkatle bir elini sevgilisinin yanağının üzerine koyarken.

Yankı, yanağını çekerken ''Bana öyle bakma,'' dedi. Adamın bir akılsızla konuşur gibi ciddiyetsiz bir tavır takınması sinirini bozmuştu.

''Beni yanlış anlamanı istemiyorum,'' dedi Hakan. Barışır barışmaz Yankı'yla arasını bozmak istemiyordu. ''Sadece bizim yapabileceğimiz şeyler, polisin yapabileceği şeyler yanında çok sınırlı. Biz sadece gidip ifademizi vererek görevimizi yapabiliriz.''

ÖLÜLER KONUŞAMAZWhere stories live. Discover now