Bölüm Beş: Karanlıktaki Sır

81.8K 4.3K 12K
                                    

Ölüm gelecek ve bana senin gözlerinle bakacak.
Bu, bitirmeye benzeyecek bir günahı,
aynada yeniden beliren bir ölü yüzü
görmeye benzeyecek,
dinlemeye benzeyecek suskun bir dudağı,
Dilsiz düşeceğiz ortasına burgacın.
Cesare Pavese/ Ölüm Gelecek ve Senin Gözlerinle Bakacak

20 Ağustos 2016

Yelkovan ve akrep sabah dokuz buçuğu gösterirken, Erdem eski bir dostuna selam vermek için mezarlığa gelmişti. Buraya uzun bir süredir gelmediği için yolunu bulmakta ne kadar zorlansa da sonunda aradığı ismi bulmuştu.

Gökçe'nin mezarının başında, onun ismine bakarken içini garip bir hüzün kapladı. Ardından dikkatini o isimden çekmek için toprağı inceledi. Çiçekler hâlâ canlıydı. Demek yıllar sonra bile düzenli olarak ziyaret ediliyor, diye düşündü. Ben onu yıllardır görmüyorum ama ondan vazgeçmeyenler var.

Mezarının başında beklerken kendisini ölümü düşünürken buldu. Ne kadar da komikti. Anlamsız olan bu yaşama anlam veren tek şey ölümdü.

Aniden biraz ilerde, kendi yaşlarında bir kadın Erdem'in dikkatini çekti. Kadın başka bir mezarın önünde, yüzü Erdem'e dönük bir şekilde duruyordu. Büyük siyah güneş gözlüğü ve şapkası yüzünün tamamını neredeyse örtüyordu. Üzerinde bol, beyaz bir bluz vardı. Erdem'in bu görüntüde seçebildiği tek şey, gerginlikten olsa gerek, incecik bir çizgi halini almış dudakları ve omuzlarına gelen saçlarıydı.

Erdem nedense bu kadının burada olmasından bir rahatsızlık duymuştu. Kadının gözlüklerine rağmen anlamsızca kendisini izlediği hissine kapıldı. Kim bilir, belki de mezarlık ona garip bir paranoya armağan ediyordu.

Sonunda orada durmak onun canını sıkınca kadının yanına gitmeye karar verdi. Kadının boşluğuna gelmiş olacak ki, başı anında Erdem'e doğru hareket etti. Erdem, izlendiğine emin olunca şaşırdı ama adımlarını yavaşlatmadan kadına doğru ilerlemeye devam etti. Kadın, arkasını dönüp neredeyse koşarak oradan uzaklaşmaya başlarken Erdem de hızlandı.

Ardından kadını kaybetti. Döndüğü noktadan sadece birkaç saniye sonra Erdem de dönmüştü ve kadın kaybolmuştu. Aniden buhar olup uçmuştu sanki.

Erdem, kadını bulabileceği umuduyla etrafında tam bir tur attı ama orada yalnızdı. Belki de onu flört etmek için inceleyen sıradan bir kadındı. Belki de takip edildiği falan yoktu.

Ne yapacağını düşünürken telefonu çaldı. Arayan Alper'den başkası değildi.

*

Yankı, sabah erken saatlerde Hakan'ı aramış, baş başa vakit geçirmeleri için kahvaltı hazırlayacağını ve kendisine gelmesini söylemişti. Hakan'ın uykulu sesi seve seve kabul etti.

Yankı her şeyi masaya yerleştirdikten sonra, sucukları tavadan aldı, bardaklara portakal sularını doldurdu ve yumurtaları yerine yerleştirdi. Sofrasına baktığında bir kuş sütünün eksik olduğuna emin oldu.

Hakan'la 1-2 gündür çok az görüşüyorlardı. Yankı olanlardan sonra bir süre kendiyle baş başa kalmaya ihtiyacının olduğunu hissetmişti. İfade vermek için çıkması dışında evden hiç ayrılmamıştı. Sadece polis merkezine giderken görüşebilmişlerdi, o kadar. Yeni barışmalarına rağmen Hakan'la böyle bir mesafe koymaları Yankı'nın içine hiç sinmiyordu. Bu yüzden, her ne kadar bugünü yalnız geçirmek istese de Hakan'ı arayıp kahvaltıya çağırmıştı.

Yaklaşık yarım saat sonra zilin çalmasıyla Yankı, Hakan'ın geldiğini anladı. Yüzüne olabildiğince neşeli bir gülümseme tutmaya çalışarak kapıyı açtı.

ÖLÜLER KONUŞAMAZDonde viven las historias. Descúbrelo ahora