Bölüm Sekiz: Dedikodular

61.6K 3.7K 9.4K
                                    

Başlamadan önce bir şey söylemem gerek!
Yeni bölümün hızlı gelmesini istiyorsanız bence yorum sayısını yüksek tutup beni motive edin. Çünkü tüm gün yuvarlanmak istiyorum boş boş jdkdld Birilerinin beni heveslendirmesi lazım o birileri de siz oluyorsunuz fıskdkdk, azıcık dürtün kendine gel diyin heveslendirin beni lütfen hksdklsl Ben de hızlı ve hevesli bir şekilde bölümü yazayım 🌝 (1 Ay sonra bölüm attı) djdjdkdk

Bir de, biliyorsunuzdur zaten ama söyleyeyim, 2005 senesinde TYT-AYT yoktu. Bildiğim kadarıyla o zaman da YGS-LYS vardı. Hatırladığım kadarıyla YGS (şimdiki TYT) mart ayı içerisinde, LYS(Şimdiki AYT) haziran ayı içerisinde oluyordu. Ben tam tarihleri bilemedim, internetten de bulamadım. (Bulan bordo bereliler varsa helal olsun sgjfdkkfjhd) O yüzden kafamdan bir tarih salladım. Ne oluyoruz demeyin yani. İyi okumalar, öpüldünüz!

-

"Beni tanımla, cümleler içinde kullan.
Yepyeni anlamlara sal.''
Feridun Düzağaç- Dipteyim Sondayım

11 Mart 2005/ Cuma

Gökçe, öğretmenin verdiği on edebiyat testini bitirdiğinde sınıfın neredeyse tamamı henüz üçüncü testi yeni bitirmişti. Genç kız bir an etrafına bakıp gülümsedi. Çalışırken her zaman kendisini geçmeyi hedef alırdı. Kendisini başkasıyla değil, kendisiyle kıyaslardı ve bu huyu onu her zaman bir adım ileri taşırdı ama yine de egosu okşanmıştı.

Kendisini izleyen öğretmenine, ''Cevap anahtarını alabilir miyim?'' diye sordu. Öğretmeni tek kaşını kaldırıp elinde birkaç kağıtla Gökçe'nin sırasına yaklaştı. Kız, iki soru dışında tüm soruları doğru işaretleyince şaşırmadan edemedi.

''Aferin,'' dedi öğretmeni.

Tam uzaklaşmak üzereydi ki Gökçe, ''Bu iki sorunun da yanlış olduğunu düşünüyorum,'' dedi.

''Tüm soruları kontrol ettim,'' dedi öğretmen, kendinden emin bir şekilde. Kızı ciddiye almadan sırıtıyordu.

''Tekrar bakın, aklınız karışmıştır,'' dedi Gökçe. Öğretmen kızı hâlâ ciddiye almıyordu ama kendisini biraz küçük düşmüş hissetti. ''Bu soruda,'' dedi. Bir boşluk doldurma sorusuydu. ''Vatan Şairi olarak Namık Kemal'i işaretlemişsiniz ama seçeneklerde Mehmet Akif Ersoy da var. Hiç ayırıcı bilgi koymamışsınız. Eğer vahiy gelmeyecekse bu soruyu nasıl doğru yapabilirim?''

Yankı, Gökçe ve öğretmen arasındaki tartışmayı izlerken Gökçe, öğretmeni ne kadar sinirlendirdiğinin farkında değildi. Gökçe o sırada yanlış yaptığı diğer soruyu gösterdi. ''Bu soru bence en basit soru ama nasıl olduysa bunu da yanlış işaretlemişsiniz,'' dedi. ''Günlerin Getirdiği, Nurullah Ataç'ın; Günlerin Götürdüğü, Suut Kemal Yetkin'in eseridir ama siz tam tersini-'' Yankı kızı dirseğiyle dürttü. Gökçe, kendisini susturan arkadaşına şaşkın gözlerle baktı.

Tam o sırada zil çaldı ve öğretmen kıza öfkeli bakışlar atarak, hiçbir şey demeden oradan ayrıldı. ''Ne yaptım ki şimdi?'' diye sordu Gökçe. ''Herkesin dalgın zamanı olabilir.''

Yankı gülmemek için alt dudağını ısırdı. ''Aslında yanlış bir şey yapmadın,'' dedi. ''Ama egosunu bilmiyor musun? Zaten son senemiz. Çok zıtlaşma. Burcu gibi yalakası ol, ne olacak?''

Tam ön sırada oturan Burcu, konuşmayı çok net duyduğundan kocaman gözlerle arkasını döndü. ''Alınmaca yok,'' dedi Yankı. ''Adamı köpeği senin kadar yalamıyor.''

''İki esprisine güldüm diye abartmıyor musun?'' dedi Burcu.

''İki mi?'' dedi Yankı. ''Yüz seksen iki falan demek istedin herhalde.'' Ardından kahkahalarına engel olamadı. Gökçe de gülmek istemişti ama Burcu'nun bozulduğunu fark edince kendini tutup sessiz kaldı.

ÖLÜLER KONUŞAMAZWhere stories live. Discover now