ikinci bölüm

5.9K 881 566
                                    

"Bugün onunla konuşmayı deneyeceğim." Karşı kasada para sayan Hyunjin bana anlamadığım bir sırıtışı yüzüne yerleştirmiş şekilde bakıyordu.

"Bence o çocuğu fazla kafana takıyorsun, ben hiç merak etmiyorum açıkçası."

Elimdeki parayı kasaya yerleştirirken dediğine göz devirdim. Benim meraklı bir yapım var demek ki, merak ediyorum.

"Yani her gün aynı saat, bu çok saçma ve her şeyi aynı yapıyor, anlıyor musun? Programlanmış bir robot gibi.” Sinirle ellerimi önümde bağladım.

"Saçmalıyorsun, belli ki sadece çilekli sakız seviyor ve okul çıkışında buraya uğrayıp alıyor. Çocuk hoşuna gitti diye yalan uydurma, yok merak ediyormuş." Kafasını hafifçe sağa sola sallarken söylenir bir ses tonuyla bitirdi lafını Hyunjin.

"Hah! Saçmalıyorsun, ama baksana," kasanın önündeki sakız kısmına gittim ve sakız paketini elime alıp üstünü okudum, bu kadar da olmaz!

"Tanrım! İçinde yirmi bir tane var, her gün alıyor ve.... yani bu ne şimdi?"

Hyunjin ben yerine geçerken gözlerini büyüttü, o da şaşırmıştı buna belli ki.

"Dedim sana! Çok saçma. Altı saat uyuyor, altı saat okula gidiyor desek, iki üç saat de şu bu diye kessek on saatte nasıl yirmi bir sakız bitirebilir? Hem yiyecek mi bu? Sakız bu amına koyayım!" Sesimi yükselttiğimin farkında bile değilken Hyunjin'in kahkahası beni kendime getirdi.

"Changbin en çok ne olabilir ki, saçmalama. Arkadaşlarına falan veriyordur okulda."

"Saat şu an dördü yirmi geçiyor, bak şimdi sana anlatayım; tam iki dakika sonra içeri girecek, direkt kasanın önünden first'ün çilekli sakızını alacak, ben sakızı geçirirken lacivert çantasının en önünden parayı verecek, fişi almadan çıkacak ve çıkmadan önce "kolay gelsin" diyecek."

Hyunjin yüzüme kaşlarını çatarak baktı, sorunlu olan kişinin ben olduğumu sanıyordu. Biraz öyle de denebilirdi, gereksiz bir ciddiyet takınmıştım suratıma.

"Bence sen psikopatsın."

Evet.

"Yirmi dört gündür aynı şeyleri yaşadığını düşün. Ezberler artık insan ve siktir git psikopat falan değilim!"

"Kapa çenen-"

Sessiz marketi kapı açılma sesi böldü ve bizi de susturdu. İkimiz de aynı anda saate baktık, evet şu an yirmi iki geçiyordu. Hyunjin'e 'ben söylemiştim' bakışları attım büyük bir zevkle. Senaryo tamamen anlattığım şekilde gidiyordu, sarı saçlı çocuk kasaya ulaştığında bir şey demeye çalıştım. Tanrım! Niye dilim düğümlenmiş gibiydi şu an?

"Hey." Sarışın başını kaldırıp bana baktı, gülümsediği söylenemezdi ama katı bir ifadesi de yoktu. Çok garip bir histi bu, diğer müşterilerden çok farklı bir muhabbet dönecekti aramızda.

"Merhaba." O parayı elime koyarken ona gülümsedim, o da gülümsedi ama benimki kadar istekli değildi, yani istekli değil diyemeyiz de nasıl diyeyim, ben daha çok gülümsemiştim. O daha çok zorunda kalmış gibi duruyordu.

Kapıdan çıkarken yine kolay gelsin demişti, tüm olaylara şahit olan Hyunjin sesini bile çıkarmamış, çatık kaşlarını bir gram oynatmamıştı yerlerinde. Benim ağzım ise şoktan daha çok 'o' şeklini almıştı otomatik kapı kapanınca.

"Aman Tanrım."

"Sana merhaba dedi."

"BANA MERHABA DEDİ AMINA KOYAYIM!"

strawberry gum ✓Where stories live. Discover now