on ikinci bölüm

4.6K 699 491
                                    

"Hyunjin hyung işten mi çıkıyor?"

"Hayır, öyle bir şey demedi bana, neden?" Eğer öyleyse cidden çok üzülürdüm. Tamam çok tartışırdık ama çok seviyordum onu. Jeongin de çok seviyordu, o farklı anlamda seviyordu ama. (Çaktırmayın,Hyunjin'in de gönlü vardı azıcık)

"Minho hyung cehenneme kadar yolu var dedi, ben de o yüzden dedim."

"Jisungie'siyle tartışmıştır, boşver sen. Dün hastaydı, bugün sanırım ondan gelmedi, dün falan söylemişti yarın belki gelemem diye." Jeongin kafasını salladı onaylar gibi, üzüldüğü belliydi.

"Keşke gelseydi ya da hasta olduğunu bana da söyleseydi." Ama ben bunu yerim ki, Felix gibi bu da ayrı bebekti. Tabii benim bebeğim benim gözümde en ama en tatlısıydı.

"Ya sen minik bir bebek misin? Olmadı gider bir ara çorba falan yaparsın merak etme o kadar."

"Yarın da işe gelmesin, ben onun işini yaparım."

"Minho hyung geliyor sert bakışlarıyla, bir bok yapıyor gibi dur." Jeongin uyarımla hemen karşı kasaya gidip para saymaya başladı. Minho gelip bize göz attı sadece, aslında çok şirindi cidden. Yüz hatları sert dursa da tanıdığım en komik ve kafa kişilerden biriydi.

"Changbin."

"Evet, hyung?" Evet, işteki son günüm gibi hissediyorum. Hyunjin değil, cehennemin dibine kadar yolu olan kişi bendim.

"Gelsene bir arkaya." Cevabımı beklemeden küçük bir kafa hareketinin ardından yürümeye başlayan adamı bir şey demeden takip ettim depo kısmına kadar. Acaba beni öldürüp dondurucuya mı atacaktı? Felix muhabbeti yüzündense, onun için ölür ölür dirilirdim! Kendim girerdim o dondurucuya.

"Dinliyorum hyung." Derin bir nefes aldı, evet şaka bir yana; bu markete çok şey kattığımı düşünüyorum yaklaşık iki ayda. Gerçek bir aşk gördü çikolatalar. Sigara paketleri rezilliklerime şahit oldu ve tüm tuvalet kağıtları elinde olsa kahkaha atardı salak hareketlerime.

Beni özleyin çünkü Minho derin bir nefes almış, etrafa kaçamak bakışlar atarak ağzını aralamıştı.

"Şimd düşün. A kişisi var, bu A kişisi B kişisini seviyor ama B kişisi de onu seviyor, bunlar baya yakınlaşıyor ama sonra bir C kişisi B kişisini sevdiğini söylüyor ve kendine çekmeye çalışıyor. A kişisi bunun için B kişisine kızdığı için ondan azar yiyor, C kişisiyle B kişisi daha yakın olmaya başlıyor. A kişisi olsan ne yapardın?"

Derin bir nefes aldım önce, işteki son günüm değil sadece Minho'nun dengesiz aşk hayatıydı konumuz.

"Vay orospu dar pantoloncu Jisung."

"Kapa çeneni, enişten o hâlâ senin!" Nereden bildiğimi sorgulayacak kadar iyi değildi şu an durumu.

"Neyse, tamam" derin bir nefes aldım "onu bir gün eve çağırırdım, en sevdiği yemekleri hazırlardım sonra da üstüme güzel bir jartiyer takımı alırdım ve anlarsın ya fanfini finfon, sonra da affederdi kesin."

"Altta olan ben değilim."

"O zaman satın alıp hediye diye verirsin jartiyeri; hediye alarak vicdanını, diğer işle de vücudunu rahatlatmış olursun."

Bununla beni ilgiyle dinlediğini belli eden gözleri yavaşça açıldı.

"Biliyor musun, Changbin? Bazen saçma şeyler söylüyorsun ve bunlar toplanınca mantıklı oluyor."

"Biliyorum." Saate bakıp kasadaki yerime yerleştim şimdi.

Ve birileri de göz ağıma takıldı.

"Selam." Minik göz temasıyla kalbim hızlanırken ikimiz de bir gülümseme sunduk.

"Selam."

"Sizin burada Seungmin diye biri çalışıyormuş sanırım."

"Evet ama o gece geliyor, ne oldu?"

"Hiç, aynı sitede oturuyoruz da sorayım dedim." Biraz durdu etrafına bakındıktan sonra. "Şu uzun çocuk yok mu bugün?"

"Hastaymış."

"Anladım. Tek sen mi varsın bugün?" Ona pis pis sırıttım.

"Ne için sorduğuna bağlı, istediğin an burayı bomboş yapabilirim." Dediğim şeye kahkaha attı ve sonra hafifçe kızardı.

"Sen sapıksın cidden ve sanırım bunu seviyorum." Ona flörtöz bir gülüş attım. Hani bilirsiniz ya, ağzın bir kısmı hafif gülümsüyor falan. Neyse. Ondan işte.

"Hem Jeongin de var, ikimiziz sadece bugün." Felix'in yüzü ben bunu dediğimde anında soldu çünkü Jeongin'in ilk gününde bizi çok kötü bir pozda yakalamıştı. Yani fazla yakındık ve garip bir şekilde öyle tatlı birinden haz etmiyordu.

"Sadece ikiniz mi?" Zaten kalın olan sesi bunu derken daha da kalınlaştı, kaşları havalandı sorgunun ortasında misali. Az daha zorlasa okyanustan da derin olacak bu ses.

"Evet?" Biraz durdu. Sanırım zekice bir şey yapmak için bir şeyler düşünüyordu. Aklına bir şey geldi, oynat bakalım. Bilmiyor ki beni ağına yakalamak için hiç uğraşmasına gerek yok.

Yüzüne en şirin gülümsemesini yerleştirdi ve kasanın oraya gelip bana fazlaca yaklaştı.

Yani baya fazla. Gözlerime dik dik bakıyordu sırıtarak. Şu an çok kötü kalbime oynuyordu. Bacaklarının bağı çözülecek ve şurada bayılıp kalacağım diye çok korkuyorum.

"Binnie."
Tatlı bir ses tonu.
Çilleri bana daha yakın.
Yüzü bana daha yakın.
Nefesi neredeyse yüzüme değecek.
Aman Tanrım.

Şu an bana köpek ol dese diyeceğim tek şey hav olurdu.

"Efendim?"

"Bugün..." Sırıtması yüzünden hiç eksilmiyordu. Fazla güzelsin Felix, fazla. Beni de çok güzel kullanıyordun istediğin gibi ve öyle memnundum ki bu durumdan...

"İzin alsana." Sonra dişlerini göstererek gülümsedi bana. Tanrım, sana geliyorum.

"Neden?"

"Çünkü... Bugün annemler evde yok. Belki bir şeyler yaparız." Bu kadar da olmaz ama... müstehcen bir şey olmayacağına adım kadar emindim, beni böyle gafil avlayacağını sanıyordu ama asıl zayıf düşüren şey yüzüme yakın olmasıydı.

"Aslında izin almama gerek yok. Yolda Minho'ya mesaj atsam yeter."

"Gidelim o zaman."
Ardından tatlı gülüşü.

Merhaba azrail.

###

( ˘ ³˘)♥( ˘ ³˘)♥( ˘ ³˘)♥( ˘ ³˘)♥
Kendinize iyi bakın
(~ ̄³ ̄)~(~ ̄³ ̄)~(~ ̄³ ̄)~(~ ̄³ ̄)~

strawberry gum ✓Waar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu