XIX

17.6K 2K 1K
                                    

Şimdiden bir hatırasın
Açmışsa bir sardunya saksıda
Bütün (aşklar) paranteze alınsın
Bıraktım ellerimi, artık sana bunu yazsın
mektuplar postaya takılırsa...
Ey aşk sen
Artık bazı şarkılar kadar yaralısın.
-Şimdiden Bir Hatırasın, Didem Madak

-Şimdiden Bir Hatırasın, Didem Madak

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

-Saint Anna, Leonardo Da Vinci

🎵 MIIA - Dynasty

Hayatımın dizginlerini ellerimde tutamıyorum. Dikişlerini açmak için sızlanan bir hastadan farkım yok. İlgi istiyor, acı istiyor, yaptıklarım yüzünden kendimi cezalandırmak için yanıp tutuşuyorum. Geceler boyu ağlıyor, gündüzleri gün en güzel bana ayıyormuşçasına hareket etmekten başka hiçbir şey yapmıyorum lakin bu süreçte her yanım ağrıyor. Öyle ağrıyor ki iliklerime, kemiklerime dek, kaldırmakta zorlanıyorum.

Öyle bir gün sonu, akşamüstü, gün ardımdan batıyor Jeongguk'la tuttuğumuz daireye yaklaşırken. Bir süre kapı önünde dikiliyor, yan yana kazınan isimlerimize bakıyorum öylece, zoraki bir yutkunma alıyor beni. Anahtarı zorlukla yuvasına yerleştiriyor, ellerim titreyerek açıyorum çelik kapıyı. Kapının yanına yerleştirdiğimiz iki terlikten tek bir çift duruyor yalnızca, kendi çiftlerim, onları giyiyor ve ceketimi asıyorum. Gittikçe uzayan saçlarım gözlerimin önüne düşüyor, onları uzaklaştırmaya çabalarken salona giriyorum.

Jeongguk, koltuğun köşesinde terlikleri, elinde Vadideki Zambak, müzik çalarda ikimizin şarkılarından biri öylece kıvrılmış kitap okuyor. Ana dilinden, tıpkı ona âşık olduğum günkü gibi. Geldiğimi, terliğin zeminde çıkardığı sesleri dahi fark etmemiş, gözleri kitapta lakin okuduğunu pek sanmıyorum. Rolleri değiştirmişiz hissi veriyor, buruk bir gülümseme sarıyor dudaklarımı. Anahtarımı masanın üstüne bırakıyor, göğsüme binen ağırlıkla bir süre onu izliyorum. Saçları görüş alanımı kapatacak kadar uzamış, burnunun ucu görünüyor ufaktan, dalgın bir edayla kulağının arkasına ittiriyor gözünün önüne düşen perçemleri. İncecik, mürekkep yaralarıyla donatılmış parmakları gözlerini ovalıyor birkaç kez, sıralı kirpikleri gözlerine siper oluyor, kehribar ışıltıları pencereden yüzüne vuran akşamüstü güneşiyle daha harlı bir yangın oluşturuyor, âdeta gözlerindeki yangını körüklüyor. Sol eli gözüme çarpıyor, umursamamakta direniyorum. Gülümsüyorum, usulca ilerliyor, kollarımı boynuna sarıyorum, irkiliyor. Panikle başını döndürmeye çabaladığında bana dönen çenesini kavrıyor, dudaklarına güzel bir öpücük bahşediyorum, ellerim altında gevşiyor. Öpücüğüm karşılık buluyor, birkaç dakika usul usul öpüşüyorum onunla.

Geri çekildiğinde gözlerime bakıyor, güneş hâlâ gözlerine çarpıyor, yangını görüyorum.

"Ben, evindesin sanıyordum." diyor. "Evimdeyim zaten." deyiveriyorum.

dalgın ölü*Where stories live. Discover now