the thing i saw when closing my eyes was the my world that i had almost lost

87 14 0
                                    




"Aslında aklıma bir şey geliyor." dedi Baekhyun çenesini sıvazlarken. Sabah ayazı önümüzü kesiyordu ama beni soğuktan bile daha dinç tutan bir şey vardı. Korku boğazımın gerisini tırmalıyordu. Başımı geriye atıp mırıldandım. "Saçma, olasılık dışı ve bu sorunu çözmesi neredeyse ihtimal dışı bir şey mi?" Kafamı kaşıyıp iç çekerken kıkırtısı duydum. "Tam olarak öyle." 

Dün gece Baekhyun'la hayatımızın dumurunu yaşamıştık. Ağzıma almak bile istemeyeceğim bu saçma olay gerçekten olmuştu. Yani cidden yoktu, gölgem yoktu. Baekhyun'la dün gece önce deliler gibi gülüp sonra parkın kauçuk zeminine bakışlarımızı dikip oturduğumuz yarım saatte pek bir şey konuşmamıştık. "Uyuyup sabah gün yüzüyle görelim." demişti Baekhyun, sessizce evlerimize dağılırken. Başka bir şey dememişti çünkü ne diyebilirdi ki? Odama kendimi kapatıp sabah gün yüzüyle de bir şey göremeyince cidden sıçmıştım. Baekhyun tarafından zorla okula sürüklenmiştim ve sokak ortasında çömerek bağırmakla tehdit etmem kesinlikle işe yaramamıştı. Aksine dikkatleri üzerime çekmek istemeyeceğimi o da biliyordu, ağzımıza bile alamadığımız bu durumun hiçbir açıklaması ve çözümü yoktu gözümüzde. 

"Peki neden yapacakmışız bunu?" dedim yürüdüğüm kaldırımın kenarındaki duvara biraz daha yaklaşırken. Evden çıktığımızdan beri bir sürü çözüm önerisi düşünmüştük ama sorunu bile tam olarak bilmediğimiz için hepsi havada kalmıştı.

"Çünkü," dedi fısıldar gibi. "pek bir seçeneğimiz yok gördüğün üzere."

"Anlat." dedim. "Anlat Tanrının cezası, kiliseye gidelim bile dedikten sonra daha ne diyeceksin ki?"

Karşıdan karşıya geçeceğimiz sırada durdu ve yeşil ışık yanana kadar hızlıca konuştu. "Naeun'u biliyorsun değil mi? Bizim dönemdeki, kısa saçlı olan." Kafamı salladım, elbette ki biliyordum. "Dedikoducu olan."

Sırıttı, "Evet o." Yanan ışığa rağmen sağını solunu iyice kontrol eden Baekhyun yürürken konuşmaya devam etti. "Onun her yerde eli kulağı vardır. Bize yardım edebilecek birisi geliyor aklıma ama maalesef tanımıyorum onu. Bulabilecek kişi de Naeun'dur." Yüzümü buruşturarak ona döndüm, ceplerimin içinde yumruk yaptığım üşümüş ellerimi daha da sıktım. "O nasıl oluyor be? Bana bak Baekhyun sana zerre güvenmiyorum. Başıma dert alma benim." 

Gergince öksürdü. "Saçma, olasılık dışı ve sorunu çözme ihtimali düşük demiştim ama aklıma bundan başka bir şey de gelmiyor."

Kafamı iki yana sallarken ellerimi cebimden çıkarıp dün içindeki cam şişeyi gerçekten kırmış olduğum çantamın askılarına sımsıkı asıldım. "Kim bu aradığın kişi?" Dudaklarını birbirine sımsıkı bastırıp kafasını hızlı hızlı iki yana salladı. Kaşlarımı çattım. "Çok mu kızacağım duyunca?" Omuz silkti. "Yani şimdilik pek bir çaren yok. İlk teneffüste kıza sorarken sen de öğrenirsin ben de on kere anlatmak zorunda kalmam."

Omuzlarımı yılmışlıkla düşürüp yere baktım. Bir anlığına unuttuğum gerçek gözüme çarpınca ya da çarpamayınca işte her neyse boğazımdaki korku tekrardan o ezici baskınlığını gösterdi. Ayaklarımın altından akıp giden bomboş kaldırım. Bomboş. Sesime yansıyan can sıkıntısıyla konuştum. "Kızın yanında seni haşat etmeyeceğim için o zaman söyleyeceksin değil mi?" 

Güneş gibi parlak bir gülücük sundu. Şerefsizin önde gideniydi.

Okulun girişinden sırama çöktüğüm o aradaki zaman ömrümden on sene yemişti, kalabalığın bir gözü bendeymiş gibi arşınladığım okul koridorları hiç bu kadar uzun gelmemişti gözüme. İlk ders sinir stresten sallayıp durduğum ayağımın altında bir temel olmadığı gerçeği beni yiyip bitirirken geçmişti. Beynimin yarısı erittiğim dersin sonunda zil çaldığında yutkundum. Gergindim, buyurun bal gibi gergindim çünkü Byun Baekhyun'u tanıdığım günden beri sakin soğukkanlı karşılayacağım ne varsa onun yüzünden gaza geliyordum. Deliler gibi gaza geliyordum kafamı otobüs camlarına vurarak parçalamak isterken yamula yumula Baekhyun'un arkasından koridorda yürümeye devam ettim. 

a night with peter pan  "xiuchenWhere stories live. Discover now