in the middle of that journey my spirit separated and i awoke from reality

65 14 0
                                    




Zil çaldığında tüm gün ve dün de yaptığım gibi yerimden kalkmadan beklemeye devam ettim. Çantasını hızlıca toplamış olan Baekhyun yanıma uğramadan güven verici bir gülümsemeyle veda ederek sınıftan çıktı, bana bir şeyleri sindirmem için vakit veriyordu. Dün Minseok hyungla yeminlerimizi ettikten sonra yarın okuldan sonra buluşacağımızı ve geri kalan her şeyi o zaman onların evde anlatacağını söylemişti. Minseok hyungların eve gideceğimizi Baekhyun'a dediğimde 'ilk günden eve atılmam' konusunda çok eğlenmişti. Sabırsız ve korkuluydum ama yarına doğacak olan günün bize çok daha iyi geleceği ve gölgemin yokluğunu kimsenin fark etmeyeceğini o kadar emin söylüyordu ki bana sadece tüm gece tavanı izleyerek varlığımın anlamsızlığını sorgulamak kalmıştı.  

Baekhyun deli gibi meraklıydı, yaptıklarımızı az buçuk anlatmaya çalışmıştım. Aslında adam akıllı bir şey de diyebildiğim yoktu çünkü siktiğimin mühürü cidden ağzımı düğümlüyordu. Her ne kadar inanmak istemesem de bugüne kadar bildiğim ve inandığım her şeye ters düşse de bu yaptığı şey gerçekti. Baekhyun'a gölgemi bugün bulacağımız dışında hiçbir şey söyleyemiyordum. Açıkçası yazmayı da denemiştim ama yaptığı büyü mü ne haltsa ellerimi de kilitleyecek kadar kapsamlıydı. Sanırım başıma gelen tüm bu can yakıcı şeyleri ömrüm boyunca konuşabileceğim tek kişi Minseok hyungdu. 

Merdivenlerden bu sefer dünün aksine anlamlandıramadığım bir iç rahatlığı ile iniyordum. Belki de Minseok hyunga içten içe gerçekten inanmaya başladığım için böyleydi durum, emin değildim ve üstüne düşünmüyordum. Son sınıfların koridoruna girdiğimde Minseok hyung bu sefer sınıfın dışında duvara yaslanmış bekliyordu beni. Yanına usulca yürüdüm, beni fark edince yere koyduğu çantasını omzuna taktı.  

"Papel atmıyormuşsun." dedim, kaşlarını kaldırarak yüzüme döndü. "Mühür konusunda diyorum, cidden papel atmıyormuşsun." Kafasını yana yatırıp pırıl pırıl bir gülüş sundu. "Bazen büyülü zamazingoları ciddiye almalısın." 

Göz devirdim. "Diyen herife bak, fizik olimpiyatlarına hazırlanıyor." Omuz silkti "Yarım saate göreceğin şey yüzünden dibin düştüğünde böyle konuşamayacaksın." Tüm o ekstra fiyatı ödediğim gölge bulma yönteminden bahsediyordu. Derince yutkunmam gerekti çünkü ne olacağını bilmemek korkmaktan gerçekten ama gerçekten daha beterdi. 

Okuldan çıkınca alt sokaktan sola saparak on beş dakika falan yürüdük. Minseok hyung yol boyunca beni güldürecek saçma sapan şeylerden, kızlardan duyduğu zilyon tane dedikodudan bahsetti. Belki de gerçekten bunu amaçlayarak yapıyordu ama bastığım dünyamda dönen tüm o saçma sapan eksiklik olaylarını on beş dakika da olsa unutabilmiştim. Minseok hyungun çok ayrı bir havası vardı, sanki müneccim büyücü zamazingosu fizik dâhisi bir son sınıf değil de her gün okuldan eve beraber yürüdüğüm sıradan bir arkadaşımdı. Yüreğimde dönen saçma sapan şeyler oldu bir an, çünkü Minseok hyung sevdiği şeylerden bahsederken gözlerinde o kedi parıltıları vardı. Bu şarkı söyleyen Baekhyun'da da gördüğüm bir parıltıya benziyordu ve bende kesinlikle olmadığına emin olduğum bir şeydi. 

Kısa yolculuğumuzun sonunda bir apartmanın önünde durdurdu bizi Minseok hyung. Kafasını kaldırıp ikinci kattaki çiçeklerle dolu balkonu işaret etti. "İçeriyi görene kadar bekle, annem salonu Amazon ormanına çevirdi." Bir şey demeden gülerek kafamı salladım. 

Apartmana girdik ve bozuk asansör yüzünden merdivenleri tırmanmaya başladık. Dairenin kapısına geldiğimiz zaman Minseok hyung dakikalarca çantasının içinde anahtarlarını aradı. En sonunda montunun cebinden çıkan anahtarla eve girdik. Beni odasına yönlendirirken gözümün ucuyla açık kapıdan annesinin cidden Amazon Ormanı'na çevirdiği salonu gördüm.

a night with peter pan  "xiuchenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin