12.Bölüm

175 12 25
                                    

Hatırlatma Özeti: Mehmet Karaca'nın onlardan korktuğu için apar topar Hayal'i İngiltere'ye kaçırmaya çalıştığını anlayan Fırat bir adım öne geçmek ve kardeşine hızla ulaşmak için Hayal'i Ateş ile birlikte İstanbul'a yollamıştı. Cemal'e gidip akıl alacak ve kızını çoktan aramaya başlayan Mehmet Bey'in karşısına çıkacaktı. Leyla ise ertesi günkü sınava odaklanmış, her şeyden habersizdi.

*

Fırat son bir öpücük ile kızı arabaya bindirip, kardeşinin hızla gaza basıp uzaklaşmasını izledi. Ateş'e sarıldığında, cebinden çaktırmadan aldığı kardeşinin telefonu cebinde duruyordu. Hayal'in telefonunu zaten hastanede bırakmışlardı, içi rahattı.

"Yolun karanlık tarafına geçtin Aga.." dedi Ali sert ifadesi ile. "O saf kızı da kandırdın.. Bundan sonra ben yokum artık."

"Karanlık tarafa geçtiğim yok, ben o kıza aşığım. Sadece babasına karanlığı göstereceğim o kadar! Hayal'in her şeyi bilip daha fazla üzülmesine gerek yok."

"Babasına karşı onu kullandığını anladığında seni affedecek mi sanıyorsun?"

"O beni seviyor, ben de onu. İzah edeceğim, anlayacaktır." diyen Fırat bir yandan Mehmet Karaca'ya karşı bir sonraki adımını düşünüyordu.

"Sen herkesi İrem gibi düşünüyorsun belli ki ama dikkat et.. Fazla kendine güveniyorsun." diyerek dönüp gitti Ali. Yolun ortasında tek başına kalan Fırat hiç umursamamıştı. Mehmet Karaca onu bulmadan, kardeşinden gerçeğini sakladığı ve ona olan korkusunu koz olarak kullandığı Cemal'i bulup yardım isteyecekti. Hiç olmadığı kadar bir akıla ihtiyacı vardı, çünkü ortalık darmadağındı.. Emin olduğu tek şey; Mehmet Karaca bir kardeşini kendi eli ile getirecek, intikam alma ihtimaline karşılık da diğer kardeşini ise bir daha asla Erdek'e geri döndürmeyecekti.. Cemal haklıydı, Mehmet Karaca Ateş'i asla tanımamalıydı. Onu koruyacaktı. Onu korumak için tek yapması gereken şey buraya olan bağını kopartmaktı, onu yarın düşünecekti. Şimdi Cemal'e gidecekti..

12. Bölüm

- 1 gece önce-

Hastane önündeki kalabalığa seslenen bir kadın herkesin dağılmasını, hastanın uyutulduğunu ve yarına kadar uyanmayacağını, bu kuru kalabalığın diğer hastaları da rahatsız ettiğini bağırıyordu. Belediye anonsu gibi tekrarladığı cümleler beynini tırmalayan ve Hayal için yapabileceği hiçbir şeyinin olmadığının farkında olan Fırat bu sese daha fazla dayanamayıp uzakça bir köşede bekledikleri banktan küfür ederek kalkarak ardında kalan Leyla ile Ateş'e bakmadan hızla uzaklaştı. Yorgunluktan bitkin halde ve Üzerinde hala garson önlüğü olan Ateş ağabeyinin ardından boş gözlerle bakıyordu, ne hissettiğini anlayan ama elinden gelenin işe yaramadığı bakışlarla. İçinde ne denli bir fırtına koptuğunun, o fırtınayı dindirmek için nasıl çırpındığının ama çaresizliğinin farkındaydı. Bu düşünceli bakışları elini tutan Leyla'nın sıcaklığı ile yumuşadı, artık daha az çekinen kızın bu hali ile bile üzerindeki ağırlık o an hafiflemişti sanki.

"Bir şey olmayacak değil mi Ateş?" diye sordu kız. Gece için özenle taradığı saçları şimdi dağılmış, ağlamaktan dağılan makyajı yanaklarının kızarıklığına kara kara çalınmıştı. O hüzünden perişan olmuş dudakları Ateş'in sessizliği içinde güven veren bakışlarına değince cevabı duymasına gerek kalmadan incecik bir tebessümle kıvrıldı.

"Yıldızlara bakalım mı?" diye sordu.

"Seninkilere mi benimkilere mi?" derken muzip bir ifade ile Ateş'e baktı, günler önce bir ağaç dalında izledikleri deniz otobüslerini hatırlayan Ateş kızın imasına gülümsedi.

Nefesini TutmakWhere stories live. Discover now