i

7.5K 538 95
                                    

BÖLÜM BİR

- kan -

__alfa,







Jimin bir kıpırtıyla uyandı, gözleri hala biraz daha uyku için aranırken kapalıydı ama başarısız olmuştu. Yerinde dönmeden önce yavaşça iç geçirdi ve telefonunu bulmak için sessizce yatağın kendi tarafını karıştırdı. Arkasındaki pencere gökyüzünün en derin mavi ışığını yayarak henüz daha erken olduğunu anlatıyordu -muhtemelen sabahın körüydü- telefonundan saati kontrol etmesine rağmen.

Başka bir yavaş iç çekiş dudaklarından kaçtığında arkasını döndü, kollarını güvenle yanında uzanan kaslı ama yumuşak figürlü çocuğa sardı. Burnunu oğlanın boynuna sürtmüştü -uyuyamadığında her zaman yaptığı bir şeydi- çikolata gibi kokuyordu. Ama tabii ki, oğlan bunu bilmiyordu.

Jimin, Jungkook'un kahverengi saçlarına bir öpücük kondurdu. Çenesinden aşağıya ve kulak memesine doğru öpmeye devam etti - ona sarılırken becerebildiği kadar bunu yapmaya çalışıyordu. Jungkook uyuyorken bunu yapmanın rahatsız edici olduğunu biliyordu ve kendi uyuyamadığı için bebeğini de uyandırmamalıydı.

Bir dizi öpücük Jungkook'un boynunda ve çenesinde artmaya devam ederken nihayet genç olan uykusunda sızlandı, Jimin ile yüz yüze gelmek için şişmiş, uykulu gözleriyle arkasını döndü. Çok güzel görünüyordu, çok güzel.

"Neden bu kadar erken uyandın?" Sorusu parlak, iri gözleriyle oluşturduğu masum görüntüsüne masumluk eklemişti.

"Uyuyamadım." Jimin yüzsüzce cevapladı. "Uyandırdığım için üzgünüm. Hala birkaç saatin var, uyuyabilirsin."

"Beni öperek uyandırmayacağını nereden bileceğim?" Kıkırdadı Jungkook, Jimin'in dudaklarına kondurduğu öpücük, ısırmasıyla önayak olduğu epey derin bir öpücüğe dönüşmeden önce.

"Uyandırmayacağım." Jimin söz verdi. "Uyu, bebeğim. Bugün büyük günün." Jungkook belli belirsiz kaşlarını çatıp, bilinçsizce dudaklarını bükmeden önce hm'ladı. "Sen gelmeyecek misin?"

Sorusu çoktan cevaplanmıştı. Jimin, bunu neden tekrar sorduğunu bilmiyordu.

"Sana söyledim, randevu önceden ayarlandı, bebeğim." Sevgilisinin saçının bir tutamıyla oynarken cevapladı. "Şimdi iptal edemem."

"Ama şehirde başka birçok dişçi var." dedi Jungkook. "Neden bu bayan sana gelmek zorunda?"

"Çünkü o benim devamlı hastam." Jimin ona nedenler vermeye çalıştı. "Bana daha erken söylemeliydin ve ben de randevuyu ayarlamazdım."

"Bu benim mezuniyetim, hyung." Jungkook, Jimin'e sokuldu. Yüzünü göremese de surat astığını ve üzgün olduğunu biliyordu. Bebeği üzgündü. "Bu benim tek büyük günüm ve benim için orada olmanı istiyordum."

"Bebeğim..." Jimin başının üstünü öptü. "Denedim. Bu randevuyu başkasına devretmeye çalıştım ama kimse boşta değildi."

"Taemin hyung?" diye sordu Jungkook. Yüzü hala Jimin'in göğsüne gömülüydü.

"Şehir dışında, sana söyledim." Jimin, Jungkook'un somurttuğunu gördü. Jimin'in onu üzgün görmekten ne kadar nefret ettiğini bildiği halde.

"Peki." Jungkook sonunda mırıldandı, uyku onu yeniden ele geçiriyordu. "Başımın çaresine bakarım."

Ve bununla birlikte uykuya daldı, Jimin uyanık kalıp şimdi ne yapacağını planlarken.

bloodmoon | jikook [türkçe] ✓Where stories live. Discover now