xiv

2.5K 283 167
                                    

😔💔







_eğer aşkımız delilikse, neden benim berraklığımsın?*

















Bu gece hakkındaki her şey inanılmaz bir şekilde iyiydi. Beklenilmedik değildi tabii, Jungkook Daesun'un iyi bir insan olduğunu biliyordu. Sadece, bazen planlanmış randevuların bile Jungkook'un bu akşam Daesun ile gittiği akşam yemeği kadar iyi geçmediği bir gerçekti. Genç omega bu gecenin belki de yeni baştan başlamak için ihtiyacı olan o mükemmel başlangıç olduğu gerçeğini kavramakta bir hayli zorlanmıştı.

Ama kalbinin en derinlerindeki siyah boşluk hala sabit duruyordu - tedirgin ve kararsız.

Eve dönüş yolunda Daesun sessizce arabayı kullanıyordu. Jungkook, Daesun'a onu Baekhyun'un gelip alacağı şirket binasının önüne bırakması konusunda ısrar etti, hala onun adresini bilmesi konusunda tereddütleri vardı. Diğer oğlan anında kabul etmişti. Bu kadardı. Daesun gerçek olmak için fazla iyiydi. Ve Jungkook nedenini hiç anlayamadı.

Siyah saçlı omega eve dönerken sessiz kaldı, camdan dışarıya bakıyordu. Sokak aralarındaki ışıklar sönmeye başlıyordu, insanlar buna gün diyorlardı. Saat o kadar da geç değildi - neredeyse sekiz buçuktu - yine de her şey sessizliğin örtüsünü üzerine çekiyordu.

"Umarım bu akşam eğlenmişsindir." dedi Daesun, dudaklarını birbirine bastırmıştı.

"Güzeldi." Jungkook kısa kesti. "Akşam yemeği için teşekkürler."

"Rica ederim." Gülümsedi. "İnanıyorum ki teklif hakkında olumlu düşünüyorsun, değil mi?"

Jungkook iç çekti. Tabii ki de Daesun'un davranışları ona anlaşmayı onaylamaktan başka seçenek bırakmıyordu. Bu, bir yıldız olarak menajerinin olmamasının en büyük dezavantajıydı. Jungkook şu an bir insanın hayatına müdahale etmesine izin veremezdi ki şu an bu normal bile değildi, bu yüzden bütün bunlardan uzak kalıyordu, teklifleri kendi hesabına alıyor ve en iyisini seçiyordu.

Bu tarz durumlara önderlik ediyordu.

"Evet." diye yanıtladı. "Yapımcıya yarın haber vereceğim."

"Güzel." Tekrar sessiz maceralarına dönmeden Daesun'un söylediği tek şey buydu.

Jungkook istemiyordu - ama aklı her zaman aynı yere gidiyordu. Jimin'e

Büyük alfanın şu an ne yaptığını merak etti. Jungkook son karşılaşmalarında ne olduğunu hemen hatırlayı verdi, artık hatırlayamadığı şeyleri söylediğini ve kızgınlığına girmeden hemen öncesini. Ama biliyordu ki her şey tam değildi. Bu içsel benliğiydi - içindeki arzuyle birlikte bir star ve omeganın kabuğuydu - Jungkook'un gerçekten istediği şeydi.

Bir şeyler yanlış gitmeye başladığında Jungkook anında düşüncelerinden sıyrıldı. Şirket binasını geçtiklerini anlamıştı. Ve Daesun'un aracı durdurmadığını da.

"D-daesun, şirket binası arkada kaldı." dedi, emin olmak için başını arkaya çevirmişti.

Daesun cevap vermedi, dudaklarının kenarındaki sinsi bir kıvrılmayla sadece önündeki yola odaklandı. Jungkook bundan hoşlanmamıştı, hem de hiç.

"Daesun beni duydun mu? Arabayı durdur dedim." dişlerini gıcırdatarak konuştu, sözlerinin karşısındaki oğlanda hiçbir etkisi olmamıştı.

"Siktiğimin aracını durdur!" Şu durumda, Jungkook tamamen kendini kaybetmişti, öne atılmış ve Daesun'u itmişti.

Alfa en az Jungkook kadar yapılıydı, ama türü onu daha da güçlendirerek omegayı tek eliyle zapt edebilmesini sağlıyordu. Jungkook kapıyı açıp kendini arabadan dışarı atmadan önce Daesun'un tam yüzünü dirseklemişti.

bloodmoon | jikook [türkçe] ✓Where stories live. Discover now