x

2.5K 301 48
                                    















__çikolata,













"Umarım kalanını bir sonraki randevumda halledebiliriz." dedi kırmızı elbise giyen kız imalı bir biçimde, saçının bir tutamını kulağının arkasına sıkıştırmıştı. Yirmilerinin ortasındaydı ve sadece basit bir insan olsa da, Jimin onun şehvet dolu kokusunu alabiliyordu.

Acınası, diye düşündü.

"Hayır, buna ihtiyacın olmayacak." diye cevap verdi ağır başlı bir şekilde, reçeteyi yazdı ve sahte olmadığını göstermek için imzaladı. "Bu ilaçlar her şeyi tedavi edecek."

Bununla birlikte, kızın eline beyaz kağıdı tutuşturdu. İfadesi gözle görülür bir biçimde bozulmuştu. Ve teşekkür bile etmeden, gitmek için ayağa kalktı. Kapı bir işaretle açıldı ve Taemin orada duruyordu, hastanın gitmesini bekliyordu böylece Jiminle yalnız kalabilirdi.

Jimin yüzünü elleriyle kapadı, derin bir nefes dudaklarından kaçtı.

Jungkook'u kaybedeli tamı tamına 8 ay olmuştu ve bunun ona her gün nasıl acı verdiğini anlayamazdınız. Zevkle gölgelenmiş o gece, bomboş bir yatak ve kanlı çarşaflarla uyanmıştı. Kokusunu alabiliyordu, tabii ki Jungkook'un kanının nasıl koktuğunu biliyordu. İçini kaplayan korku sağır ediciydi. Onu bulmak için koşmaya başlarken kendine ve her şeye lanet ediyordu - sonradan başarısız olduğunu fark ettiği bir hamleydi.

Taemin hemen yardımına koştu, Jungkook'u bulmaya yardım etmeyi teklif etti. Ve bu bir günlük sürede, bütün Seul'u Jungkook'u bulmak için aradılar. Ama asla bulamadılar.

Pişmanlık sürekli aklındaydı; saçlarını çekiştirip, deli gibi gözükmeye başlayana kadar aklının duvarlarını parçalıyordu. Bunların hiçbirinin olmasını istememişti. O gece onu her lanet dakika avlıyor, alfasına karşı kaybetmesi konusunda başının etini yiyordu. İnsan yanıyla asla anlaşamayan alfası. Ve Jungkook'u sahiplenici bir şekilde ondan asla bulamayacağı şekilde uzaklaştıran alfası.

Bu zamanların güney sürüsünün ona karşı kavga çıkarması için uygun olmadığını söyleyebilirdiniz.

Taehyung'un sürüsünün çoktan öfkeli olan alfasıyla ve kuzey sürüsüne saldırmasıyla başı büyük beladaydı. Kavganın tam bir kan banyosu olması gerekiyordu ama güneyliler çabuk pes edince - kendi sürülerinden bir kucak dolusu kurdu kurtardılar.

Jimin'in kuzey sürüsü bazı yaşamları kaybetti, bazı eşyaları ve diğer küçük şeyleri. Ama başardılar.

Jimin vücuduna ne olduğu hakkında hiç endişelenmedi. Alfası iyi bir savaşçıydı, her zaman öyleydi. Onu bir kez kontrol etmeye çalıştığında, alfasının Jungkook'u ondan uzaklaştırmaktan başka şansı yoktu. Gerçekten de, bu alfasının onu yok saydığı ve varlığını başından beri görmezden geldiği için alabileceği en iyi intikamdı. Onu parçalamıştı.

Masasındaki parmakların çıkardığı ses başını kaldırmasını sağladı. Taemin yüzündeki açık şaşkınlık ifadesiyle önünde oturuyordu.

"Geleceğini düşünmemiştim." dedi dudaklarını bükerek. "Nasıl oldu?"

"Evde böyle oturmaktan sıkılmıştım." dedi Jimin bitkin bir şekilde. "Bu kafamı dağıtıyor. Evde tek yaptığım onu düşünmek."

"Aferin sana." Taemin başını salladı.

"Onu bulabildin mi?" Jimin, Taemin'e günlük olarak sorduğu soruyu sordu.

Beta derin bir nefes çekerek başını salladı. "Onu her yerde arıyoruz - şu ana kadar bütün şehri aramış olmamız lazım." Devamını getirmedi. Jimin ne demek istediğini anladığında başını eğmişti.

bloodmoon | jikook [türkçe] ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin