3

1.4K 194 84
                                    

"Günaydın Jimin!"

Jimin, onu coşku ile selamlayan Jungkook'a hiçbir şey söylemeyip yatağında arkasına döndüğünde Jungkook'un yüzü düştü.

Yaklaşık bir haftadır aynı odada kalıyorlardı ve Jimin onunla tek kelime bile konuşmamıştı. Jungkook ise defterine yazı yazmak yerine onunla konuşuyor, anlatacağı şeyleri ona anlatıyordu. Haliyle bu Jimin'i daha çok korkutuyordu.

"Bugün de benimle konuşmayacak mısın Jimin-shi?"

Jungkook yine Jimin'den bir dönüş alamadığında yatağından kalkıp Jimin'in yatağına ilerledi. Hafifçe omzuna dokunduğunda Jimin korkup kendini daha da kapattı.

"Jimin, benden neden korkuyorsun? Sadece seninle konuşmaya çalışıyorum. Seni öldürmek veya seni dövmek gibi bir niyetim yok. Kötü birisi değilim ben. Yoksa bu hastanede olduğum için mi bana böyle davranıyorsun?"

"Seninle alakası yok. İnsanları sevmem."

"Keşke insan olmasaydım."

Jungkook'un bu dediğiyle Jimin yavaşça ona döndü, "Seni sevmemi bu kadar çok mu istiyorsun?"

"Evet."

Jimin yatağında oturur pozisyona geldiğinde Jungkook ile dip dibe geldiler. Jungkook Jimin'e dokunmuyor, sadece gözlerinin içine bakıyordu.

"Lenslerin güzelmiş."

"Gözlerim lens değil. Benim gözlerim mavi." (Ne yapayım takıntılıyım.)

Jungkook derin bir nefes alıp yavaşça verdi, "Çok güzel. Ama inan bana kahverengi de sana çok yakışıyordu."

"Bunu nerden biliyorsun?"

"Çünkü ölmeden önce kahverengi gözlüydün. Şu an mavi gözlüsün."

Jimin'in aklına Seokjin'in söyledikleri geldi, ona garip şeyler anlatacağını biliyordu. Bozuntuya vermedi. Onu üzmek gibi bir niyeti, en çok da isteği yoktu.

"Peki ben ölmeden önce nasıl biriydim Jungkook?"

Jungkook kocaman gülümseyip yerinde kıpırdandı, Jimin ona inanıyordu.

"Sen çok iyi bir insandın Jimin. Bak, biz sevgiliydik. Beni çok severdin, ben de seni çok severdim. Herkesi kıskandıracak üç yıllık bir ilişki yaşadık. Beraber benim evimde yaşıyorduk. Hiç kavga etmezdik, ama ettiğimiz zamanlarda da yine birbirimize sarılırdık."

Jimin dudağını ısırarak Jungkook'a iyice yaklaştı, artık burunları değiyordu, "Ben zaten oyum Jungkook."

Jimin kendini hızla Jungkook'un dudaklarına ittiğinde; Jungkook onu sıkıca kavrayıp özlediği dudakları öpmeye başladı.

"Jungkook..."

Jungkook sersemlediği sırada Jimin sürekli ona sesleniyor ve bir yandan da öpüyordu.

"Jungkook... Jungkook... Jungkook."

Jungkook sıçrayarak uyandı. Ellerini yüzünde gezdirdi ve gözlerini açıp karşısındaki yatakta yatan Jimin'e baktı.

"Jungkook, çok üşüyorum. Üzerimi örtebilir misin?"

"T-Tabii ki."

Jimin'in onunla ilk kez konuştuğu gerçeği bir anda aklına düşerken hızla yerinden kalktı ve Jimin'i örttü. Eli hafifçe boynuna sürttüğünde Jimin'in ateşi olduğunun farkına vardı.

"Tanrım, Jimin sen yanıyorsun!"

"Çok üşüyorum..."

"Tamam tamam endişelenme, şimdi Namjoon'u çağıracağım."

Jungkook hızla gidip düğmeye bastı. Beş dakika geçmeden içeriye hızla Seokjin girdi, "Jungkook, Namjoon bugün izinli, sorun nedir?"

"Jimin'in çok ateşi var, üşüyor. Ona yardım et lütfen."

Seokjin hızla Jimin'in yanına ilerleyip alnına ve yanaklarına dokundu.

"Pekala, sanırım ambulans çağırmalı ve hastaneye gitmeliyiz."

"Ben de geleceğim."

"Hayır Jungkook, bu yasak."

"Bekle! Burası zaten hastane değil mi?"

"Hayır Jungkook, burası öyle hastane değil."

"B-Ben hastaneye gidemem Bay Kim."

Seokjin, zayıf sesin sahibine döndü. Jimin'in kalabalık alanlara giremediğini kısa süreliğine unutmuştu.

"Pekala pekala, buraya doktor çağıracağım."

Seokjin, hasta çocuğun üzerine gitmemek adına, onu hastaneye götürmeye zorlamadı ve doktoru aramak için odadan çıktı.

Bu sırada Jungkook Jimin'in yatağının kenarına oturup minik, sıcak eli iki eliyle kavrayıp sevdi, "Korkma, benim."

Selam!

Nasılsınız? Umarım iyisinizdir!

Bölümü umarım beğenmişsinizdir.

Sizi seviyorum! Kendinize iyi bakın~

~JikookShipperB

Diphylleia Grayi |Kookmin| ✔️Where stories live. Discover now