14

1.1K 172 46
                                    


"Jimin'le konuşmalıyız. Bunu Jimin'e anlatmamız lazım."

"Sen yapamazsan, ben anlatırım sevgilim."

Seokjin başını olmsuz anlamda salladı, "Ben yapacağım. Ben yapmalıyım."

Seokjin derin bir nefes verip kapıyı tıklattı. Cevap gelmeyince yavaşça açıp içeri girdiler.

Jimin, Jungkook'a sarılmış; beraber uyuyorlardı. Normalde tüm hastalar erken saatte kalkar, şimdiye kadar kahvaltılarını bitirmiş olurlardı. Fakat ikisinin kahvaltısı daha açılmamış duruyordu.

"Uyandırmalı mıyız?"

"Bence bekle-"

"Seokjin? Namjoon? Ne oldu?"

Jimin, Jungkook'a dikkat ederek yataktan kalktı. Gözlerini ovuşturarak Seokjin ve Namjoon'un yanına geldi. Saçlarını karıştırarak gülümsedi.

"Günaydın demeye mi geldiniz?"

Seokjin derin bir nefes alıp Jimin'e tutması için elini uzattı. Jimin, Seokjin'in bu tavrından biraz huzursuz olsa da elini tuttu.

"Jimin, sana söylemem gereken bir şey var."

"Kötü bir şey oldu değil mi? Jungkook'la ilgili mi?"

Seokjin başını olumsuz anlamda sallayıp yeniden derin bir nefes aldı.

"Jimin?"

Jungkook, uykulu sesiyle konuştuğunda Jimin ona döndü, "Sen uyumaya devam edebilirsin, geleceğim şimdi."

"Olmaz."

Jungkook ayağa kalkıp yanlarına geldi. Seokjin'e şaşkınca baktı.

"Kötü bir şey mi oldu?"

Namjoon, nazikçe Seokjin'in belini okşadı.

"Jimin, bundan sonra senin ailen biziz. Tamam mı? Namjoon, ben, Jungkook ve sen. Biz aileyiz, tamam mı?"

"Tamam, zaten ben de sizi ikinci ailem olarak görüyordum. Ama, bunu bu kadar üzgün bir şekilde söylemene gerek yoktu ki."

"Jimin, annen ve baban... Annen ve baban, vefat ettiler."

Jimin, bir şey demeyip öylece Seokjin'in gözlerine bakakaldı. Kalbi hızlı hızlı atıyor, vücudu hafiften titriyordu.

"N-Ne?"

"Çok üzgünüm... Çok, çok üzgünüm Jimin."

Jimin derin bir nefes aldı. Dolu gözlerinden süzülen yaşlar yeri boylarken, zar zor konuştu.

"Tamam. Tamam ölmek çok doğal bir şey, zamanları tükenmiş. Üzücü olsa da elimizden bir şey gelmez. Peki, tamam... Tamam... Nasıl olmuş? Kaza mı?"

Seokjin, ceketinin iç cebinden mektupları çıkarıp Jimin'e uzattı. Jimin mektupları alıp Seokjin'e baktı.

"Düşündüğüm şey değil, öyle değil mi?"

Seokjin bir şey söyleyemezken Jimin hızla mektuplardan birini açtı.

'Bir tanecik oğlum, Jimin'im... Hayatım boyunca ne sana, ne annene doğru düzgün bakabildim. Evde, fazlalıktan öte bir görevim yok. Artık dayanamıyorum oğlum... Sana yüz yüze veda etmek isterdim, şöyle bir sarılayım, öpüp koklayayım isterdim fakat yüzüm yok. İstersen beni hiç affetme, hakkın var. Seni çok seviyor ve seninle çok gurur duyuyorum oğlum. Mükemmel bir evlattın, her zaman harikaydın. Seni çok seviyorum, bunu hiç unutma olur mu? Hoşça kal oğlum, kendine çok iyi bak. Kendini sevmeyi hiç bırakma sen.

Diphylleia Grayi |Kookmin| ✔️Where stories live. Discover now